Bir dönem boyunca bir çok okurun gönlünü ve düşüncelerini fetheten Avustralyalı yazar Stefan Zweig, nazi baskısı ve savaş onun gönlünde oluşturduğu yara çok büyüktü. Nazilerin baskısının hiç bitmeyeceğini düşünerek iyice ümitsizliğe kapılmıştı. Zweig, yıllardan beri aşırı "depresif" bir ruh hâlinde yaşamaktaydı.
22 Şubat 1942 gecesi Rio de Janeiro'nun yaklaşık 50 kilometre kuzeydoğusundaki Petrópolis'te aşırı doz Veronal alarak eşi ile birlikte intihar etti. İntiharından sonra bir mektup bıraktı. Mektupta Zweig içindeki burukluğu şöyle dile getiriyordu:
Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya'ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyicetükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum."