Kitle Psikolojisi ve Ben Analizini esinlendirmiş olan en önem­li dış etkinin ise I. Dünya Savaşı'nın sonunda 1918'de yüzlerce yıllık şaşmaz, yıkılmaz devletlerin, kesin egemen monarşilerin yı­kılışı olduğu kuşkusuzdur.
Freud'un toplum psikolojisi üzerine yazılan 1921'de yayımlanan Kitle Psikolojisi ve Ben Analizi ile devam etti. Burada Freud, özerk bir toplum güdüsünü reddeden bir sosyoloji taslağı öneriyor ve toplumsallık güdüsü yerine libido kuramını öne sürüyordu.
Reklam
Ruhsal süreçler bir sonraki kuşaklarda da, belki doğrudan açıklamalar ve doğrudan geleneklerle sürmek­tedir. Ama bir neden de psişik yatkınlığın kalıtımla geçişidir. Her insan, kendi bilinçdışında diğer insanların tepkilerini yorumla­mak, yani başkalarının kendisinin duygu kabarmalarından almış oldukları izlenimleri geri çevirebilmek için belli bir aygıta sahip­tir.
Totem ve Tabunun sonunda Freud ilkel sürü ile bugünkü insanlık arasında yeniden köprüler kurmaya çalışmakta, bunu, "bir kimse­ nin ruhsal yaşamındaki aynı ruhsal süreçleri yaşamakta olan" kit­le ruhunda aramaktadır
William Robertson Smith'in (1970) kuramından da etkilen­mişti. Buna göre insanlar küçük klanlar halinde totem inancı ve kurallanyla yaşamaktayken o totemi belli zamanlarda öldürüp or­ tak ziyafetlerde yemekteydiler. Aslında o sıralarda henüz yeni olan etnolojik ve antropolojik araştırmalar son derecede büyük il­gi çekiyordu ve bu türden varsayımlar her yandan pıtrak gibi fış­ kırıyordu.
Binlerce yıl önce insanlar sürüler halinde zalim bir atanın sultası altmda yaşamak­taydı. Bu ata, sürünün bütün kadınlarını kendi elinde tutup, yetiş­kin oğullarını sürüdışıma atıyordu. Bu dışa atılan oğullar ayrı bir toplulukta, eşcinsel duygular ve davranışlarla yaşamak zorunday­dılar. Bir rastlantıyla, ya da amaçlı olarak oğullar bir fırsat bulup babalarını öldürdüler ve yediler. Böylece öfkeleri doymuş fakat aynı zamanda totemcilik de başlamış oldu.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.