Üzerimde o kadar derin duygular, o kadar derin yaralar bıraktı ki… Hiçbir kitap bittiğinde bu kadar üzüleceğimi bilemezdim. Üzülmemin asıl sebebi sanırım kitapta yazılanın satır satır gerçek ve yaşanmış olmasıydı. Hikayemiz Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışıyla başlıyor zaman çizelgesi aslında. Ahmet Celal bi kolunu kaybetmiş aydın bir Türk subayı. Erinin köyüne yerleşiyor ve tuttuğu günlük o yıllarda Anadolu köylüsünün neler yaşadığını anlatıyor. Gariban Anadolu köylüsü olaylardan o kadar uzak kalmış ki gözünün önündeki tepe arkasındaki savaşın farkında bile degil aslında. Malları, yiyecekleri, çocukları, genç kızları zalim ve pis Yunan, Ermeni, Rum askerinin zulmünü çekene kadar fark edilmiyor bile. Çok ağlamak istiyorum. Neler yaşamış bu fakir Türk halkı. Bu acımasız topraklarda o kadar uzak kalmış ki her şeyden, hiç biri fark edememiş ensesindeki savaşı. Kitabı birkaç saat önce bitirdim ve Yakup Kadri yazdığı bu romanla boğazımda derin bir yumru bıraktı. Soluklanamayorum saatlerdir, günlerce düşüneceğim kim bilir? Bu zulmü çeken insanlar için günlerce yas tutacağım belki…
Aydın ve köylü arasındaki uçurumu içtenlikle dile getirdiği, bu yarayı cesaretle deştiği bu kitabın her satırı defalarca okunmayı hak ediyor.