Kitaba karşı hemen hemen karşı konulmaz bir tutkum var; hiç durmadan okumak, öğrenmek, kendi kendimi yetiştirmek peynir ekmek kadar kesin bir gereksinim benim için.
Geleceğin gerçekte nasıl olacağı yalnızca bana bağlı değil; dünya ve içinde bulunduğum durumların da katkısı olacak.
Beni ilgilendiren, doğrudan doğruya benim sorumluluğumda olan şey içine düştüğüm durumları da katkısı olacak.
“Yaşamımın en iyi yapıtlarını verebileceğim yaşa gelmekten umut kesmemeliymişim. Tüm gerginliklerine, tüm sinirliliklerine vs. karşın 60 hatta 70 yaşına varabilmiş ressamlar olduğunu, benim de bunu başarmak istediğimi söyledim ona.”
..bazı şeylerin artık hiçbir zaman geri gelmeyeceğini düşündürdüğünden melankoliye sürüklüyor insanı. Belirli bir pişmanlık duymak da saçma bir duygusallık değil aslında.Bir çok şey gerçekten de otuz yaşında başlıyor o yaşta herşeyin bitmiş olduğu da doğru değil.Ancak yaşamın veremeyeceğini anladığı birtakım şeyleri beklememeyi
öğrenmiş oluyor kişi; üstelik her geçen gün daha iyi kavrıyor ki yaşam yalnızca bir ekme dönemidir, hasat mevsimi yoktur.