Kitap, son yıllarda özellikle filmiyle birlikte popüler olsa da aslında yeni bir kitap değil. İlk olarak 1995 yılında yayınlanmış.
Yeraltı edebiyatı diyebileceğimiz bir üslup kullanılmış. İçeriğinde çokça argo ve eril sözcük var. Sanki eski İstanbul kabadayısının elinden yazılmış ya da Yusuf Hayaloğlu'nun sesinden okunan bir şiir gibi. Bazı cümleler fazla ağdalı, bazıları anlaşılmaz, bazıları da boşluğa savrulan küfür tadında. bir anda söylenip kolayca yitiriverilen anlamsız cümleler.
Vaktiniz bol ise okuyunuz.
Kitaptan sevdiğim bir bölümü de aşağıya bırakayım.
“Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartakus kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...”