Ilık esen rüzgâr kafamdaki tonlarca düşünceden sadece birini alıp uzak diyarlara atsın diye çok dua ettim ama şimdi babamın oturduğu sandalyelerden birinde oturuyorum ve kafamdaki düşünceler en az onun kafasının içindeki düşünceler kadar net ve karışık.Hayatımda olduğu sürede bana çok tecrübe kazandırdı.O da benim gibiydi,durmadan düşünüp dururdu ama en derinlerdeki düşünceleri kimseyle paylaşmazdı.Sırdaşı sayfalardı.Kafasındaki düşünceleri susturamadığı zaman kendini içkiye vururdu(ki kendini hep içkiye vururdu).Ama ben ayıkken sarhoşum,ben korkarken denize giriyorum,ben sesimi duymayacaklarını bilerek bağırıyorum,ben onun gibi değilim;ben korktuğum şeylere sonunda uçurum olduğunu bile bile koşabiliyorum.O beni sevmedi,ben beni sevmeyen insanları da sevebiliyorum.Sever gibi yapardı mesela,öyle güzel oynardı ki rolünü..
Bak ben sevmedigimde seviyormuş rolü yapamıyorum.İnsanları sevmeyi deniyorum.İnsanları hatalarıyla kabullenmeyi deniyorum ve insanlar hata yaptığında konuşarak çözebiliyorum.Bak baba şiddet ilk seçenek değilmiş,hatta son seçenek bile değilmiş.Bana yanlış öğrettiğin belki de tek şey bu.Hep sözlerinle dem vururdun insanlara.Şimdi ben de içimde senin yarattığın sessiz çığlıkları bu sayfalarda sakin bir şekilde yazıyorum,insanlara dokunmayı deniyorum.Belki acılarından belki de mutluluklarından.
Ben senin gibi ağır konuşmuyorum çünkü insanlarla ağır konuşmadan da anlaşılabiliyor(senin öğretmediğin bir şey daha).Beni kırdığın gibi insanları kırmamak için her şeyi içime atacak kadar masumum ben hala.Sen öyle olmasan da..