"Bir roman okumuştum Nilay. Bundan yıllar önce. Şimdi adını hatırlamıyorum. Romanın kahramanı bir polisiye yazarı. Dünyaca meşhur ve Nobel ödüllü bir yazar. İmza günleri düzenleniyor ve önünde binlerce kişilik bir kuyruk oluşuyor. Kitaplarını imzalaması için yazar adına iki günlük bir organizasyon gerçekleştirmişler. Yazar, önüne konan her
"İnsan kendini öğrendi."
"Sonra başını kaldırdı ve diğer insanlara baktı."
"Evet."
"İnsan paradan önce harcamayı öğrendi."
"Sonra harcayacağı bir şey kalmadı ve diğer insanlara baktı."
"Evet."
"Diğerleri ne yapıyorsa o da aynısını yapmaya başladı."
"Yani kendini harcadı."
"Evet."
"Ve insanın başına kendisinin getirdiği en büyük felaket olan..."
"Heba..."
"Dönemi başladı."
"Bir insan ne kadar bilge olursa olsun," dedi, "gençliğinin bir döneminde, mutlaka, hatırlamaktan hoşlanmadığı, yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş, hatta bir yaşam tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır; çünkü (bilgeliğin mümkün olduğu ölçüde) bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi için, bu son
Farkında olunmayan spoiler içerebilir.
Kitabın özüyle uyumlu, sevdiğim bir parça:
m.youtube.com/watch?v=5iC0YXs...
Öncelikle kitabın türünü soranlara ne yanıt versem diye az düşünmedim, hangi kategoriye sokmaya çalıştıysam elimden kurtuldu. Yeraltı edebiyatı desek, benziyor ama tam olarak değil. Felsefe desek arkaplanında bolca var ama