Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
görünen o ki insanın kendi hakkında şiir yazması, başka konular üzerine yazmasından çok daha kolaymış.
Okumayı, kişiyi yazmaya hazırlayan bir süreç olarak görüyorum; çünkü okumak, beyni yaratıcılık adına tetikler. Bunun nedeni belki de okurken, fiziki bir alemden çıkıp hayali bir aleme geçmemiz ya da duyma ve görme duyularımızın uyarılması olabilir. Şüphesiz okurken içimize bir kıvılcım düşer, beklenen ilham gelir ve yaratıcılık beslenir; çünkü okumak, hayal gücü denizine dalmamızı sağlar ve kendimize dair farkındalığımızı arttırır.
Reklam
''Herkes kendi geçmişini, kalbiyle bildiği bir kitabın sayfaları gibi kapalı tutar ve dostları sadece onun başlığını okuyabilir.'' Virginia Woolf
Uzun faşist adam çağrışımı
Dahası, iktisatçılar bizlere Mrs.Seton’un gereğinden çok çocuk doğurduğunu söylüyorlar. Çocuk doğurmayı elbette ki sürdürmelisiniz ama dedikleri kadarıyla bu sayı on ya da on iki olmamalı, iki ya da üçü geçmemelidir.
Ben kendi zihnimin altının üstüne getirsem de, yoldaşlık, eşitlik ve dünyayı daha yüce amaçlara yöneltme konusunda hiçbir soylu düşünceye rastlayamıyor ve kendimi kısa ve sıradan bir şekilde, insanın kendisi gibi olmasının diğer her şeyden daha önemli olduğunu söylerken buluyorum. Kulağınıza daha övgü dolu gelecekse eğer, size başka insanları etkilemeyi hayal etmekten vazgeçin, diyebilirim. Her şeyi kendi özünde nasılsa, o şekilde görün. Göz attığım gazetelerde, romanlarda ve biyografilerde, başka kadınlara hitap eden bir kadının zihninin bir köşesinde mutlaka gizli ve nahoş bir planı olduğuna dair hatırlatmalar yapan bir şeyler olduğunu görüyorum. Kadınlar kadınlara karşı acımasızdırlar. Kadınlar kadınlardan hoşlanmazlar. Kadınlar — ama size de bu sözcükten gına gelmedi mi?
İşte, günün kabuğu düştükten sonra, geçmiş zamandan, aşklarımızdan ve nefretlerimizden geri kalan budur. Bence, bu gerçeğin ışığında, yazarın diğer insanlardan daha uzun yaşama olasılığı vardır. Onu bulmak, toplamak ve bizlere aktarmak onun görevidir. Bunu en azından Kral Lear, Emma ya da La Recherche du Temps Perdu adlı kitapları okuduğumda anlıyorum. Çünkü bu kitapları okumak, insanın duyuları üzerinde tuhaf bir şekilde bir katarakt ameliyatı etkisi yapıyor; ondan sonra daha iyi görebiliyorsunuz; dünya, gözünüze örtülerinden kurtulmuş ve daha yoğun bir canlılığa kavuşmuş gibi geliyor. Gerçek olmayan şeylerle bir husumet içinde olan kişiler gıpta edilecek kişilerdir. Olup biten şeylerin kafalarına güm diye indiğini bile anlamadan yaşayanlar ya da bunu umursamayan kişiler ise acınası varlıklardır. O yüzden size para kazanmanızı ve kendinize ait bir odanız olmasını söylediğimde, ne kadar uygulayabileceğinizi bilemiyorum ama gerçeğin huzurunda yaşamanızı ve size güç ve canlılık veren bir yaşam sürmenizi istemiş oluyorum.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
O yorumların ve daldan dala konmaların içinde aynı zamanda, iyi kitapların arzu edilir olduğuna ve insanlara özgü her türlü zayıflığı sergiliyor olsalar da, iyi yazarların iyi insanlar olmaya devam ettiğine dair bir inanç — ya da belki de bir içgüdü? – bulunmaktadır. O yüzden de, daha çok kitap yazmanızı istediğimde, aslında sizi hem kendiniz, hem de bütün dünya için iyi olanı yapmaya bir şekilde zorlamış oluyorum. Bu içgüdüyü ya da inancı nasıl haklı gösterebileceğimi bilemiyorum, çünkü eğer bir üniversitede eğitim görmediyseniz, felsefi sözcükler size ihanet etme eğilimi gösterirler.
Sizi kesinlikle kurmaca edebiyatla sınırlıyor değilim. Beni mutlu etmek isterseniz - ki benim gibi düşünen binlercesi var - seyahat ve macera, araştırma ve bilimsel inceleme, tarih ve biyografi, eleştiri ve bilim kitapları yazarsınız. Ve böylece, kurmaca edebiyat sanatına da bir faydanız dokunmuş olur, çünkü kitapların birbirini etkileme gibi bir alışkanlığı vardır. Kurmaca edebiyat, şiir ve felsefeyle içli dışlı olduğu takdirde çok daha güzel gelişecektir. Dahası, Sappho, Leydi Murasaki ve Emily Brontë gibi geçmişin büyük değerlerinden herhangi birini düşünecek olursanız, onun bir öncü olduğu kadar bir mirasçı da olduğunu ve varlığını kadınların doğal bir yazma alışkanlığı kazanmalarına borçlu olduğunu da görürsünüz.
Yine de bana karşı çıkabilir ve şunu sorabilirsiniz: İyi de, bu işin çok fazla çaba gerektirdiğine, hatta kişinin teyzelerini öldürmesine bile neden olabileceğine, öğle yemeklerine kesinlikle geç kalmasına neden olduğuna ve bazı çok değerli öğretim üyeleriyle boğaz boğaza getirebileceğine inanmanıza rağmen, neden kadınların kitap yazmasına bu kadar önem veriyorsunuz? Size şunu itiraf etmeliyim ki, beni kısmen bencilce olan birtakım duygular motive ediyor. Eğitimsiz İngiliz kadınlarının pek çoğu gibi ben de okumayı seviyorum. Öyle ki, birkaçını birlikte okumaktan da çok hoşlanıyorum ama son zamanlarda okuma alışkanlığım bir miktar tekdüzeleşti. Tarihle ilgili olanlarda çok fazla savaş var; biyografilerin neredeyse tümü büyük adamlar hakkında; şiir deseniz, gittikçe kısırlaşma eğiliminde ve kurmaca edebiyat ise — ama size modern kurmaca edebiyat eleştirmeni olarak da beceriksiz olduğumu sergilemiş bulunmaktayım — o yüzden, o konuda başka bir şey söyleyecek değilim. O nedenle sizlerden, konu ne kadar önemsiz ya da kapsamlı gibi görünse de asla duraksamamanızı ve olabilecek her türden kitap yazmanızı isteyeceğim.
Entelektüel özgürlük maddiyata dayanır. Şiir de entelektüel özgürlüğe bağlıdır. Ve kadınlar, sadece iki yüz yıldan beri değil, oldum olası, ezelden beri yoksul olmuşlardır. Kadınlar, her zaman Atinalı kölelerin çocuklarından daha az özgürlüğe sahip olmuşlardır. Bu da onların şiir yazma konusunda hiç şansları olmadığını gösterir. İşte ben o yüzden paranın ve kendine ait bir odaya sahip olmanın önemi üzerinde o kadar çok durdum.
Sayfa 139Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.