Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zümra

Zümra
@wakeupdead
Sonra ince duyarlıkların zirvesine yükseldiğinin farkına vararak, bunun aşk olduğuna ve aşkın dünyanın en muhteşem şeyi olduğuna karar verdi. Geri dönüp hafızasının koridorlarında kayıtlı geçmiş heyecanlarını, vaktiyle kendisini tutuşturmuş kıvılcımları; şarabın sarhoşluğunu, kadınların okşamalarını, itip kakışmaktan ve bedensel mücadeleden aldığı zevki gözden geçirdi; o anda hazzını duyduğu ulvi ateşin karşısında ne kadar abes, ne kadar değersiz, ne kadar bayağıydılar.
Sayfa 79
Reklam
Niçin içim rahat değil benim? Herkes işiyle güçüyle uğraşırken, çoluk çocuk sahibi olurken, yaşamaya istekle sarılırken, ben niye böyleyim? Bendeki bu iç sıkıntısı nereden geliyor?
Yoook! İş orada değil! Ben mikrobun biriyim... Dünyada bana yer yok.. Zehir saçıyorum. Kime yaklaşırsam mikrop bulaştırıyorum. İnsanlara acıdan başka bir şey getirdiğim yok... Hayatımla kime mutluluk getirdim? Hiç kimseye! Oysa bir sürü insanla ilişkim var... Çürümüş bir adamım ben...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben bir tutamak bulamadım! Arıyorum, özlüyorum onu, ama bulamıyorum işte!
Yaşıyorum ve içim daralıyor... Niçin? Nasıl anlatmalı bunu? Ruhumda bir kıvılcım eksik... Evet bir eksiğim var benim... Durmadan onu arıyor, onu özlüyorum... Ama nedir o? Bilmiyorum...
Reklam
"... Günah işleyen kadınların en büyük korkusu alay edilmektir. Onlar utanırlar bizden. Biz alacağımızı alır, sonra da 'ahmak kadın' ı nasıl ayartttığımızı anlatıp böbürlenmek için çarşıya çıkarız. Ama kadının gidecek kimsesi yoktur. Kimse yiğitlik saymaz onun günahını. Kardeş, kadınların en yoldan çıkmışı bile bizden daha çok taşır bu günahın utancını."
Hakların En Güzeli
Bir daha sen bir yana koy, kimse bakmadı gözlerimin içine... Ya korktular, ya sevmediklerinden. Kimse mecbur değil ya...
Sayfa 12
Emekli Albay Halit Akçam'ın İki Günü
Bir sabah da kendini gazetede kendi ölüm ilânını ararken yakaladı.
Sayfa 23
(...) bunu öylesine şevkle söyledi, bana öylesine zafer dolu bir ifadeyle baktı ki yıllar sonra ilk kez içimi aptalca bir ağlama arzusu kapladı, bütün bu insanlarin benden ne çok nefret ettiklerini anlamamıştım çünkü.
Oysa siz çay sevmezdiniz. Kahve içerdiniz. Ot içerdiniz. Sigara sarar, otları derin derin içinize çekerdiniz. Sonra uyuyakalırdınız. Ben karşınıza geçer saymaya başlardım. Bir... iki... üç.... dört... beş... altı... yedi... sekiz... on demeden ateşiyle birlikte göğsünüze düşerdi külünüz. Yerimden kıpırdamazdım. Ateş üzerinizdeki rengi dönmüş beyaz atlette küçücük karakahve kenarlı bir delik açardı. Göğsünüz o an tütsü tütsü kokardı. Bayılırdım o kokuya. İçime çekerdim. Hemen uyanır, sigaradan bir nefes daha çekerdiniz. Sonra dumanını bana üflerdiniz. En sevdiğim oyundu bu. Dumanı avuçlayıp içime çekerdim. Siz avuçlarımı öperdiniz. Sanırım sadece ama sadece o anlarda beni çok severdiniz. Sonra gene gözlerinizi yumar, kim bilir nerelere giderdiniz.
Sayfa 33
Reklam
Kelimeler canlıdır. Soluk alır, kâat oynar, şarap içer, hürlük olsun isterler. Onlarla çok oynayabiliriz, ezip bükebiliriz, ama kendi doğalarına aykırı düşecek gibi daha fazla kullanırsak, sık boğaz edersek onları öldürebiliriz de. Elimizde kalan parçalar ölü parçalar olabilir.
Resimlerde, sözlerde, hatıralarda, korkularda, renklerde her şeyde seni arıyorum.
Emin ol dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum. Bir müddet de böylesine tahammül edeyim. Bu bir türlü düzelmeyen bedbin hava, biliyorum, seni artık bıktırdı. Ama napayım. Değişemiyorum. Bu zayıf irade ile hayattan zevk alabilmek ancak mucizelerle kabil olacak.
Sayfa 23
Allah benim acımı taç yapsın senin başına kondursun bakayım. O zaman anlarsın. Biz acımızı unutmak için çalışıyoruz.
Sayfa 102Kitabı okudu
İNSAN DENİZDE YÜZERKEN AĞLARSA gözleri kızarabilir ama AĞLADIĞI ANLAŞILMAZ. Öyleyse, ihtiyar, sen en iyisi denizde ağla olur mu?
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
İnsanların hasta olmadıklarını kim söyleyebilir, kim? Kim söyleyecek ferah, fahur? Kim? İnsanlığın, acınası insanlığın böyle zavallı imgelere, söylencelere, hele zor karanlık günlerde şiddetli gereksinimi vardır.
İNSANIN KARMAŞASINA, BİR ÇERÇİNİN BULANIKLIĞINDAN BAŞLASAK, DAHA YAKIŞMAZ MI?
"-Ah evladım! İki gözüm! Kuyruk nasıl da uzun!" Jilet konmamış ama! O sicim yetecek mi? Yeter mi? Bu insanı sersemsepet eden rüzgarda. Ne yaman uçurtma! Yine de ağlatamazsın beni!
Ben tamamıyla aksamış bir kadınım artık Elinizi bana uzatmaz mısınız? Benim yerime O imza etmeye yetkilidir Benim adıma her ne varsa O'nundur Saatten haberiniz var mı? Yarın ben yolcuyum Gidiyorum Yerime O'nu bırakıyorum
EY GÜZEL KIZ EY KÜÇÜK KIZ SENİ GÖRÜYORUM ORDASIN - KÜÇÜCÜKSÜN, SANDIĞIN ARKASINDASIN - AĞLIYORSUN - YANINDAKİ KÜÇÜK OĞLAN, SUYUNA HEP VOTKA KARIŞTIRIYOR - HEP AĞLIYORSUN - SU İÇMEK İSTİYORSUN - ÇOK SİNİRLİ BİR ÇOCUKSUN - ORDASIN - KURTULUŞ YOLU OLMAYAN KENDİ ÜLKENDESİN SANA YOLU GÖSTERİYOR VE KAPIYI AÇIYORLAR ORAYA YALNIZ SEN GİDEBİLİRSİN ALNINDA GÜNAH İŞARETİN VAR SENİ YARGILAYACAKLAR
Beyaz sargılı bir bacak görüyorum sonunda, dizine dek kapalı. Sargıların açılıp çözülüvereceğini, altından bunca aradığım bir gerçeği göstereceğinden kuşkulanıyorum. İyileşmemiş bir yaradaki titrek pembe etler - birleşmemiş kemikler bütünlüğümü sarsıyor, kendi vücudumun her parçasında kemiklerimin ayrı ayrı gelip bana dayandıklarını ve sağlam bir düzen kurduklarını düşünüyorum.
Reklam
Ama yıldızlara baktığımda düşlere dalıyorum, tıpkı bir haritada kentleri ve köyleri gösteren siyah noktalara bakarken düşlere daldığım gibi.
Sayfa 180
Bir başka çevre içinde bulunduğumda, resimler ve sanat yapıtları arasında olduğumda yani, biliyorsun onlara karşı şiddetli bir tutkum vardı, coşkuların en yüksek doruğuna ulaşırdım.
Sayfa 40
Düşüne düşüne hayatının en hurda ayrımlarına kadar indi.