Bir süredir kitap okurken keyif al(a)madığımı fark ediyorum. Bu birkaç yıllık süreç ve kısa bir süreç diye düşünüyordum ama pek öyle durmuyor. Bıkmaktan ziyade yorgun zihnimin bir şeyleri kusmaya çalıştığını ve duvarı örerken doğru taşları bulamadığını hissediyorum. Aristetoles'i okurken onun kullandığı bir kelime çok dikkatimi çekti. Kelime "Eudaimonia". Mutluluk olarak çevrilse de karşılığı o değil. Mutluluk kısa süreli bir haz demek ama Aristoteles'in tanımladığı eudaimonia ise mutluluğun yanı sıra hayatının uzun dönemleri boyunca o keyfi yaşayarak devam etmektir. Bir tatlıyı ısırdığınız zamanki hazzın çok uzun sürmesi gibi bir hal. Neyse okurken kimi kitaplar tek başına bir süreci canlandırsa da o bittikten sonraki solucan kıvranmaları geri başlıyor. Okumasam ne olur sorgusuna düşüyorum ama yürümek gibi bir şey bu benim için. Ekran insanı olmak mı yordu? Dijital zihinlerimizin basit şeylerden hoşlanması mı ya da sürü insanı olmanın getirdiği çalışma yükü mü bilemiyorum. Hepsinin pastanın üzerindeki renkli süsler gibi payı elbette var. Eudaimonia, kişinin en iyi potansiyellerinin geliştirilmesinden elde edilen yaşam kalitesidir. Ben böyle bir arzunun peşinde olmak istiyorum ve bu basit bir insan dürtüsü.