İlksöz: Hayatımız hangisi; kaçtığımız mı yoksa teslim olduğumuz mu?
Böcek kolleksiyonu yapan öğretmen, farklı böcekler toplamak için yaşadığı şehirden uzakta, deniz kıyısında bir köye gelir. Böcek arayışı uzayınca şehre dönen son otobüsü kaçırır. Köylülerden gecelemek için yardım ister. Köylüler onu bir eve götürür. Ev, köydeki birçok ev gibi kumların altındadır. Kumların altında bir ev, kumlara tutsak yaşamlar, kumla birlikte bir hayat.
Çok beğendiğimiz kitaplar için hepimizin diline pelesenk olmuş bir ifade var: daha ilk sayfalardan kitap beni çekip içine aldı. Bu kitap için söylenecek sözse, kumların altında kaldım olsa gerek. Giderek artan şekilde, boğan, bunaltan kasvetli bir ortam. Sayfalar ilerledikçe sanki sizin de aldığınız nefesler zorlaşıyor. Kumların altında yaşayan sizsiniz sanki.
Kaçış, kabullenme, ortama uyma altmetinlerinin etkin olduğu, toplumsal eleştirilerin, kent-kırsal, modern-geleneksel göndermelerin de yer aldığı etkili bir metin. Japonların Kafka'sı dedikleri Kobo Abe'den okuduğum ilk kitaptı. (Japonların beyni nasıl çalışıyor diye de düşündüm hep okurken, nasıl böyle bir şeyi hayal edebilirsin diye).Kesinlikle tavsiyemdir.
Bu arada kitaptan uyarlanan ve kitaba sadık kalan 1964 yapımı filmi de (Woman in the Dunes, Suna No Onna) mutlaka izleyin. Filmin siyah beyaz oluşu, hikâyeyi, kasveti daha da yoğunlaştırıyor. Bu arada filmdeki ev, benim kafamda oluşturduğum evden daha ferahtı. Okurken nasıl etkilendiysem.