"Sen orada değildin. Sen görmedin. O kitaplarda bir şeyler olmalı, bizim hay bile edemediğimiz dünyalar olmalı. Kitaplarda güzel şeyler olmalı. Yoksa neden yanan bir evin içinde kalmak istesin ki kadın? Boşu boşuna kalmaz insan orada."
“Götürün beni, yakın beni, alevler sarsın her yanımı. Beni kitaplarla dolu bir dehlize kapayın, üzerime kitaplardan bir duvar örün, beni kitaplara hapsedin ve sonra hepimizi birlikte yakın.”
- "Dün gece yakaladığımız o yaşlı adama ne yapacaklar şimdi?" diye sordu Bay Montag.
+ "En az otuz yıl tımarhaneye atacaklar."
- "Ama adam deli değildi ki."
+ "Devleti ve bizi kandırabileceğini düşündüğüne göre deli."
Hiç sevmedim şehirleri. Hep insanların sahibinin şehirler olduğunu düşündüm. Şehirler makineleri yağlatıp tozlarını aldırmak ve böylece kendi varlıklarını sürdürmek için insanları kullanıyorlar bence başka bir şey değil.
Omuzlarını hizalıyor,yeni doğmuş bir bebek gibi sendeleyerek adım atarken tutunacak bir şeyler arıyor ve mermer bir levhaya yaslanıyorsun. Titreyen parmaklarının altında kazınmış bir yazı,kısaca,çok kısaca,yaşam öykünü anlatıyor:Doğdu-Öldü.
Her şeyi yaptık. Ama artık durum hepimizin kontrolünden çıktı. Biri geçmişte, 1940'larda, direksiyonu camdan dışarı attı ve frenleri kontrol etmek de kimsenin aklına gelmedi.