"Resimde bütünlüğe ulaşmak istiyorsan, derdim, boşluğa tahammül etmen gerek. Kağıttaki boşlukla baş etmeyi öğren! Çağrışımlar ve hayal gücü de resme dahildir, derdim."
Tik tak tik tak tik tak... Zaman geçiyor ve artık gece yarısı kütüphanesinde vakit "gece yarısı" değil. Kitabın neden başlangıcından değil de sonundan başladım peki? Çünkü bir kitaba başlarken olan beklentimin sonunda dönüşeceği hayal kırıklığına olan süreci hızlı ve acısız tamamlamak istedim.
Kitabı beğenmedim demek gayet de doğru olur. Basit bir kitaptı diyemem. Çünkü zor olan zaten basiti yazabilmektir. Bu gayet de kolay bir kitaptı. Altı çizilecek cümleleri neon ışıklarla bezeyerek okura sunuyordu zaten size ihtiyacımız yok dercesine. Ee o zaman bir kurguya da gerek yok ki. "Aforizmalar" adlı bir kitap da iş görürdü fikrimce. Verilen mesaj o kadar netti ki. O kadar... Masal kitapları bile daha karmaşık yazılıyor. Ki burada masalların hakkını verelim. Anlatmak istediğim çocuklar bile masallarda o metaforların içinde verilen dersleri bulabilirken bize bu kitabın altın tepside tüm derslerin notlarını sunmasından kendi çapımda hoşlanmadım.
Niyetim hiçbir yazarı hiçbir kitabı fütursuzca yermek değil. Lakin şunu da üzülerek söylemeden geçemeyeceğim. Kitapta en sevdiğim cümleler yazarın başka yazarlardan yaptığı alıntılardı.
Ama eminim ki yazarın kitaplarını sevdiğim bir paralel evren de muhakkak vardır. Oradan da kitabın tüm sevenlerine selam olsun.
"Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerin, bireysel gelişimimizle hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisi ne kadar az."
"Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki? Hayatımda, olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum. "
Sylvia Plath