Gece yavaş yavaş geliyor. İniyor. Çukur yerler dolmaya başladı bile. Oraları doldurup ovaya yayılmağa başlar başlamaz, her yer boza dönüşecek. Işıklar yanmayacak bir süre. Ne çukurda ne düzde. Tepelerin aydınlığı, bir süre yeter gibi görünecek herkese. Sonra tepeler de karanlıkta kalacak.
Dil bu karanlığın içinde yaşayabilirmiş gibi görünen tek şey olacak. Hiçbir ağırlığın, hiçbir gerçekliğin kalmadığı bu yerde. Karanlığın gerçekliğe benzeyen tek yanı, konuşabilmesi olacak. İki kişi arasında. İki duvar arasında.
Sonra soyunmaya başlayacak insanlar. Gecenin açtığı yaralar biraz daha acısın diye.
Genç kasların gerginliği geceye inecek.
Pörsük kaslar bir pelteye dönüşecek gecenin içinde.
Bir tek diller bilecek, tepelerde, toprakaltı saraylarında yanan ışıkları; yalnız dil söyleyecek bu ışıkta yıkana tek hücreli hayvanları.
Gece oluyor yavaş yavaş. Bağırsaklarımızın içinden yüreğimize gözlerimize doğru yükseliyor.