“In Costa Rica, you asked if I’d ever been in love. I said no. Ask me again.”
“Have you ever been in love, Mr. Larsen?”
“Only once. And you, princess. Have you ever been in love?”
“Only once.”
İlk kitabın sonundan sonra koşarak hemen Twisted Games’e başlamıştım. Bridget neşeli prensesimiz ve Rhys da onun huysuz koruması. E aralarında karşı koyamadıkları bir çekim de olunca tadından yenmedi tabi ki. Ve kesinlikle seride en sevdiğim kitap bu oldu diyebilirim. Bridget her şekilde zaten tam bir kraliçeydi, Rhys aşkımın da dediği gibi kraliçe olmak için taca ihtiyacı yoktu. Kendisinin gücüne, azmine bayıldım. Veee Rhys ‘Crawl To Me’ Larsen. Serinin en sevdiğim erkeği olmakla kalmadı, tüm zamanların en sevdiğim erkek karakterleri arasında yerini aldı. Geçmişte yaşadıkları için bi kere sarılabilsem keşke ona. Bridget’e ne olursa olsun kraliçe gibi davranmasına eridim. Tek bir yanlışı bile olmadı resmen. Düşmeyelim de ne yapalım? İkilinin arasındaki çekime ise daha da eridiğimi söylememe gerek yok sanırım.
Özellikle bir kaç sahne vardı ki… Anlatılmaz, okunması lazım. Sonlara doğru bir miktar kalbimizin kırılması tabi ki kaçınılmazdı. Ama sonunda tam da hak ettikleri peri masalı sonuna kavuşmaları kalbimi yumuşacık yaptı. Prenses ve korumasının yasak aşkını, güçlü ana karakterleri, biraz saray entrikaları ve bolca sizi pamuk gibi yapacak bir tutkulu aşk hikayesi okumayı seviyorsanız bu kitap bence tam size göre.