Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birbirinin aynı ürünlerin seri olarak üretildiği makine çağında zamanla rekabetçi markalama, imaja dayalı bir farkın yaratılması zorunlu hale geldi. 1880’lerde kitlesel olarak üretilen ürünlerin üzerine şirket logoları konulmaya başlandı.
Ekoturizm doğayı korumak bir yana doğa kirliliğine yol açmaktaydı. Batıdan ekoturizm bölgelerine gitmek için binilen jet uçaklarının atmosfere saldığı karbon dioksit küresel ısınmayı artırıyordu. Ekoturizm bölgelerinde kurulan evlerin ve kampların ısınmaya ve yemek pişirmeye olan ihtiyaçları nedeniyle yasadışı ağaç kesimi ve madencilikte artış gözlenmekteydi
Reklam
"Ekoterörizm” olarak da adlandırılan ekoturizm nedeniyle Afrika’da çok sayıda yerli topluluğu zorla, tazminatsız bir şekilde atalarından kalan topraklarından kovulmuş, milli park, safari turizmi bölgesi olarak ilan edilen topraklarına girmeleri yasaklanmıştı.
Aranan kişi fiziksel olarak, içinde bulunduğu yerde olmasına karşın zihinsel ve kişiliksel olarak telefonun uzamına aitti. Truch ve Hulme’a göre kişi bir yerde bir rolü ifa ederken başka birinden başka bir bağlamdan gelen bir cep araması sonucu başka bir rol oynamak zorunda kalabiliyordu. Roller arasındaki sınırlar çok daha akışkan hale gelmişti. İnsanlar herkesin önünde cep telefonuyla konuşurken sahte yüzler takınmak durumunda kalıyordu ve bu durum bireyleri bölünmez bir bütün olarak gören ve onların kalıcı, tutarlı bir kimliğe sahip olması gerektiğini varsayan genel kanıyı hiçe saydığı için rahatsızlık verici olabiliyordu.
Sabit telefondaki konuşma sırasında kişilerin o an içlerinde bulundukları yerle/mekânla “özdeşleşmiş” olan kişilikleri onları birbirlerinin nezdinde daha “sahici kılıyordu”.
Modern toplumdaki birey tek, üniter, kalıcı, esnek olmayan bir kimliğe sahipti. Postmodern toplumda ise akışkan, parçalı, çoklu kimlikler öne çıktı.
Reklam
Carolyn M. Goldstein’a göre 1950’li yıllarda el aletleri imalatçılarının pazarlama kampanyaları kadınlardan farklı olarak erkeklerin doğal olarak inşa etmeye yatkın olduğu mesajını veriyordu. Erkeklik teknik yetenekle bir arada anılmakta, kendin yapçıların erkek oldukları varsayılmakta, kadınların teknik konulara yatkın olmadığı düşünülmekteydi. Kadınlar elektrikli el aletlerini çok sınırlı bir biçimler altında –genellikle yüzeyleri ovma ya da parlatma amacıyla– kullanırken resmediliyordu. Reklamlarda, dergilerde kadınlar yerlerin bakımını yaparken, pencere süslemelerini boyarken, mobilyaları parlatırken görülüyor ama bir şeyleri fiziki olarak inşa ederken görülmüyordu.
Gücünü el becerisinden alan bağımsız erkek zanaatkâr fabrikadaki makine sisteminin işleyişine tabi vasıfsız işçiye dönüştü. Öte yandan XVIII. yüzyılda sanat ile zanaat arasındaki ayrım çizgisi daha da belirginlik kazandı, sanat kamusal alanın hâkimi haline gelmeye başlayan –orta sınıftan– erkeğin uğraşı olarak görülürken zanaat, özellikle el zanaatları ev yaşamıyla özdeşleştirilen kadına uygun bir uğraş olarak kuruldu. Clive Edwards “‘Home is Where the Art is’: Women, Handicrafts and Home Improvements 1750-1900” adlı yazısında[6] XVIII. yüzyılda her cinsin farklı becerilere sahip olduğunun varsayıldığını, duygularla ve basit düşünceyle özdeşleştirilen kadınlar için amatör uğraşların, yüksek muhakeme gücüyle özdeşleştirilen erkekler için profesyonel uğraşların uygun görüldüğünü söyleyecekti.
Modern kapitalizm uykuyu evdeki yatak odasına kapatıp özelleştirmişti. Postmodern kapitalizm uykuyu yatak odasından görece çıkararak ticari-kamusal mekânlara taşıdı.
1980’lerin neoliberalizmi az uyuyan, çok çalışan, eve iş götürüp gece evde de çalışan yeni bir profesyonel tipini öne çıkardı.
289 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.