"İnsan hayattaki en trajik durumda birdenbire acı ve ümitsizliğin ötesine geçip tuhaf bir biçimde duygusuz ve kayıtsız, hatta neredeyse neşeli olur; o duyguyu bilir misin? Mesela sevdiği bir insanın cenazesinde birden aklına, evde yanlışlıkla buzdolabının kapısını açık unuttuğu ve köpeğin cenaze yemeği için alınan ete musallat olabileceği gelir. Ve daha mezar başında ilahi söylenirken, fısıldayarak ve gayet sakin bir biçimde buzdolabı konusunda harekete geçer. Çünkü içimizde bu da var; birbirine işte böylesine sonsuz uzak kıyılarda yaşıyoruz."
"Yoksulluk, açlık, hastalıklar... Çalışmak insanlara yalnızca bunları veriyor işte. Her şey bize karşı, hayatımızın her gününü çalışarak yaşıyoruz. Her zaman çamur içindeyiz, aldatılıyoruz, bizim emeğimizi sömürenler ise yiyip içiyor, eğleniyorlar, köpekler gibi zincire bağlı tutuyorlar bizi, cahil bırakıyorlar, hiçbir şeyden haberimiz yok, korku içinde yaşıyoruz. Hayatımız bir gece, kapkaranlık bir gece."
Sayfa 429 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
995 km
“İnanılır gibi değil ama, bu da böyle bir memleket gerçeği işte! Güya aynı ülkede yaşıyoruz, ama maalesef herkes kendi mahallesini bütün Türkiye sanıyor.” diyor Umut.
Sayfa 167 - UmutKitabı okudu
şükür cehalet bitti! kimse okumuyor, herkes yazıyor. kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. kimse susmuyor, herkes konuşuyor. kimse çekilmiyor, herkes ortada. kimse kederlenmiyor, herkes şenlik. kimse yere bakmıyor, herkes gökyüzü. kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. kimse gözyaşı değil. herkes küfür. kimse eşik değil, herkes ufukların ötesi. kimse gölge değil, herkes ışık. tevazu bitti. incelik bitti. hatıra bitti. gönül bitti. şarkı bitti. bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte..
“Hepimiz uyumsuz olduğumuz için birbirimize çarpınca incinip incitiyoruz işte. Bu senin de sıradan bir insan olduğun anlamına geliyor. Hepimiz öyleyiz. Yaralayarak yaşıyoruz.”
Sayfa 79 - Athica YayınlarıKitabı okuyor
Aylardır gitmiyordum. Deniz kıyısına gittim. Ben aylardır gökyüzüne de bakmıyorum. Bir eski mavilik işte. Bir gece soluğu. Güneş salkımı. Dünya dışı bir dünya. Dönüyor. Su kırılınca köpük oluyor. Beyaz oluyor. Kumlar beşik gibi bir gidip bir geliyor. İnsanlar seviniyor. İnsanlar denize girince bağırıyor. Bilmiyorum. Ben ağladım .
Sayfa 66 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Kişi ne zaman kendisiyle tanışır?. S 76
Demek oluyor ki ayrılığı farkettiren hasret ise, belki sona değil ama sonuna erdirecek olan da aşktır. Hasılı dört menzile sahip bir dairenin içindeyiz: ayrılık menzili, hasret menzili, acı-ızdırab menzili, aşk menzili. Dikkat edilirse düz bir çizginin, bir doğru'nun içine bu menzilleri yerleştirmekten kaçınıyorum; yani 'önce'
Sayfa 76
Insan hayattaki en trajik durumda birdenbire acı ve ümitsizliğin ötesine geçip tuhaf bir biçimde duygusuz ve kayıtsız, hatta neredeyse neşeli olur; o duyguyu bilir misin? Mesela sevdiği bir insanın cenazesinde birden aklına, evde yanlışlıkla buzdolabının kapısını açık unuttuğu ve köpeğin cenaze yemeği için alınan ete nusallat olabileceği gelir. Ve daha mezar başında ilahi söylenirken, fısıldayarak ve gayet sakin bir biçimde buzdolabı konusunda harekete geçer. Çünkü içimizde bu da var; birbirine işte böylesine sonsuz uzak kıyılarda yaşıyoruz.
Kötü, korkunç bir dünya üzerinde yaşıyoruz. Bütün çabamız kendi kendimizi bitirmek ve son vermek insan nesline. Öyleyse bir adam eksilmiş olsa bu şuursuz kalabalıktan ne çıkar? Hatırlıyor musun? Bir şiirimde: Bir yere kadar yaşamak güzel Ama bir yerde ölüm güzel oluyor demiştim. İşte bugün ölümün o güzel olduğu yerdeyim.
Sayfa 136 - Sahibini Arayan Mektuplar - On Birinci MektupKitabı okuyor
Reklam
Tevazu bitti. İncelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti. Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte...
Sayfa 60
"Hepimiz uyumsuz olduğumuz için birbirimize çarpınca incinip incitiyoruz işte. Bu senin de sıradan bir insan olduğun anlamına geliyor. Hepimiz öyleyiz. Yaralayarak yaşıyoruz."
Athica BookKitabı okuyor
"Ey zavallı milletin dinle! Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun! Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hali ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yaşarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fukara milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz."
Ey zavallı milletim dinle! Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hâli ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz.
Bir müddet sessizce çocukları seyre daldık. Söyleyecek bir şey bulamadımsa da salakça filozofluk tasladım: “Sanki hep mutlular." "İyi bakmadınız,” diye düzeltti beni Miralles. "Asla öyle görünmezler ama hep mutludurlar. Bizim gibi tıpkı. Sorun şu ki, ne onlar ne de biz bunun farkındayız." "Ne demek istiyorsunuz?" Miralles ilk kez gülümsedi. "Yaşıyoruz ya işte!"
Sayfa 183Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.