Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Murat Aytaç

Ahmet Murat AytaçAilenin Serencamı yazarı
Yazar
Derleyen
9.0/10
2 Kişi
20
Okunma
1
Beğeni
1.753
Görüntülenme

Ahmet Murat Aytaç Gönderileri

Ahmet Murat Aytaç kitaplarını, Ahmet Murat Aytaç sözleri ve alıntılarını, Ahmet Murat Aytaç yazarlarını, Ahmet Murat Aytaç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ailenin, her insanın içinde dünyaya geldiği ilk ve en doğal birlik biçimi olduğu genel bir kabul görür. Bu yüzden, insan ilişkilerinin bireysel düzeydeki ilk ve en temel kavranış biçimi, ailenin epistemolojik önceliğine dayanır. Dolayısıyla, insanlık tarihi boyunca uzun bir dönem aile ve insanların kurduğu diğer sosyal birlik biçimleri arasındaki benzerlikler ve benzemezlikler büyük dikkat çekmiş ve aile siyasal ve sosyal düşüncenin gelişmesinde çok önemli bir yere sahip olmuştur. Ancak toplumun modern kavranış biçimi, ortak yaşamı olanaklı kılan özelliklerin, basitçe aile yaşamına özgü özelliklerin daha büyük bir ölçekte yeniden ortaya çıkması olduğu inancına karşı çıkar. Bu anlayışa göre toplum,· aileden farklı bir birlik kurma biçimidir ve toplumsallık, aile yaşamıyla karşılaştırma içinde kavranamaz.
19. yüzyılda ortaya çıkan bu düşünüş biçimine göre toplum, devletten bağımsız bir varoluşa sahiptir ve toplumu düzenleyen yasaların işleyiş mantığı, devleti düzenleyen yasaların işleyiş mantığından farklıdır. Devletin yasaların insanların belli bir andaki uzlaşmasına dayanır ve insanın amaçlı eylemliliğine bağlı olarak doğar. Oysa toplum yasalar ki,devlet yasaları gibi icat edilmezler; onlar kendi başlarına işlerler. Bu bakımdan topluma bakış insan yapımı diğer yapılara bakıştan farklı olmalıdır ve halihazırda toplum içinde işleyen doğal düzenin yasalarını keşfetmeyi amaçlamalıdır.
Reklam
Modern düşünüşün doğuş aşamasında toplum kavramı esas olarak devlet sorununu açıklamak üzere kullanılan bir ara kavramdı. Egemen varlık olarak devlet sorunu, modern siyasal düşüncenin do­ğuş aşamasında fazlasıyla belirleyicidir. Modern siyasal dü­şünüşün ilk aşamalarında, toplum esas olarak devletin yasalarına bağlı ve devletin varlığından bağımsız bir varlığa sahip olmayan bir olgu olarak ele alınmıştı. Çünkü sadece bir devletin denetimindeki bir dünyanın ortak yaşamı olanaklı kılabileceğine inanılıyordu ve bu yüzden de siyaset, toplumun oluşmasının ön koşulu olarak kabul ediliyordu.
Sayfa 22
Antropolojik açıdan devletin oluşmasının ön koşulu, ailenin bir Siyasal birim olarak gerilemesi olmuştur. Toplum halinde birleşmek, ailenin diğer insanları dışlayıcı karakterinin ötesine geçilmesini gerektirmiştir. Ancak, kandaşlık, evlilik ve aile sistemi yoluyla insanların oluşturduğu birlikler, insanlık tarihinin uzun bir dönemini karakterize etmiştir.
Sayfa 86
Parsons’un sosyoloji geleneği, aileye işlevsel açıdan yaklaşmış ve onu toplumsallaşmanın aracı olarak görmüştür. Parsons’a göre aile, bireyi sosyal yaşama hazırlayan bir iletken olma işlevini üstlenmiştir.
Sayfa 71
Freud‘un kuramı gücünü, insanların bireysel gelişimini bir aile modeli ekseninde tüm tarihi uyarlamaktan alır.
Sayfa 71
Reklam
Uygarlığın temel sorunu ise, mülkiyet ve toplumsal emeğin organizasyonuna bağlı olarak oluşan bir sınıfsal yapının, uygarlığın olumlu sonuçlarının bölüşülmesini çarpıtmasından ileri geliyordu.
Sayfa 70
Bireylerin arzularına bilinç dışına atma eğilimi, özünde bir kendini koruma eylemidir.
Sayfa 66
Gerçeklik, kişilerin toplumsal baskı dolayısıyla tatmin doğrultusundaki isteklerini bastırmalarına verilen ad olmaktadır.
Sayfa 64
Dil sürçmeleri, karıştırma, unutma gibi istemeden yapılan eylemlerin hepsinin psikanalitik bir açıklaması mümkündür. Freud bu tip yanlış davranışların tümünü parapraxis olarak adlandırmakta ve uygun bir yorumla bastırılmış arzuların anlaşılabileceğini düşünmektedir.
Sayfa 63
Reklam
Bastırma Mekanizması
İnsanlar kişiliklerinin gelişim sürecinde, içgüdülerinin tatmini ile ilgili olan ve toplum tarafından hoş karşılanmayan arzularını bastırmak, bilinç dışına atmak zorunda kalırlar. Bu yüzden bastırılmış arzular, kendilerini bilinçli olmayan etkinliklerde belli eder. Bu bakımdan rüya, insan arzularının dile geldiği sembolik ve bilinçli olmayan bir etkinliktir.
Sayfa 63
Freud, rüyaların açık ve örtülü içerikleri olduğunu düşünüyordu. İlk başta anlamsız gibi gözüken bazı rüya olayları aslında sembolik bir içeriğe sahipti. Psikanalistin rüya metni ile ilgili sunduğu yorum, hastanın öz bilinci ile kesince rüyalar anlam kazanmaya başlıyordu.
Sayfa 63
Freud’un çalışmalarının ilk aşamasını bir birey psikolojisi geliştirme teşkil etmektedir. Yaygın olarak bilindiği üzere Freud kişiliğin gelişimindeki en önemli aşamayı küçük çocukluk dönemi olarak kabul etmekteydi.
Sayfa 62
Freud‘un kuramı, insan kişiliğinin gelişimini açıklamak üzerine kurulmuştur. Bu bakımdan Freud için öncelikli görev, bireyin, davranış ve tutumlarını etkileyen kuralları nasıl içselleştirdiğini anlamaktır. Bu yaklaşım aileyi, toplumsal değerlerin ve kuralların bireylere aktarılması ile ilgili bir mekanizma olarak ele alıyordu.
Sayfa 61
Freud‘un aile anlayışı ile ilgili çalışmaları iki bakımdan değerlendirilebilir öncelikle, Freudun aile yapısını ve ilişkilerini birey oluşturan süreçleri anlamak için kullanıyor olduğu dikkati çekmektedir ikinci olarak, Freud aileyi tüm insanlık tarihini açıklamak için kullanmıştır.
Sayfa 61
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.