Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Andrey Tarkovski

Andrey TarkovskiMühürlenmiş Zaman yazarı
Yazar
9.0/10
297 Kişi
1.410
Okunma
794
Beğeni
64bin
Görüntülenme

Andrey Tarkovski Gönderileri

Andrey Tarkovski kitaplarını, Andrey Tarkovski sözleri ve alıntılarını, Andrey Tarkovski yazarlarını, Andrey Tarkovski yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin.
Andrey Tarkovski
Andrey Tarkovski
... (yeri gelmişken belirtelim; en ilginç ve en korkunç düşler, her zaman en küçük ayrıntısına dek anımsadığınız düşlerdir).
Tarkovski Eyes Wide Shut filmini izleseydi ne hissederdi?
Sinemanın en önemli koşulluluklarından biri, sinemasal imgenin, görülebilir ve duyulabilir dünyanın fiili ve doğal biçimleri halinde tecessüm etmesidir. Sinemada betimleme doğalcı olmak zorundadır. ... Peki o zaman yönetmenin hayal gücü ne olacak? İç dünyamızda olup bitenler? Gece ve 'gündüz gördüğümüz bütün o düşler? ... Beyazperdeye yansıtılan 'düş'ün, hayatta görünür, doğal bir karşılığı olmalıdır. ... Öyleyse yapılması gereken nedir? Öncelikle, karakterin ne düş gördüğünün bilinmesi gerekir. Düşün ardında yatan gerçek, olgusal sebepleri tam olarak bilmek gerekir. ... Ve bunların, sis perdeleri, vb. gibi sözümona birtakım kurnazlıklara başvurmadan, olanca açık seçikliğiyle, eksiksiz bir biçimde beyazperdeye yansıtılması gerekir. İyi ama düşlerin özellikleri ne olacaktır: bulanık, belirginlikten uzak, gerçek dışı gibi oluşları? Benim bu soruya verebileceğim cevap, sinemada düşlerin 'bulanıklık', 'anlatılamaz olma' gibi özelliklerinin, hiçbir şekilde belirgin olmayan görüntüler anlamına gelmediğidir.
"Hepimiz kocaman bir koronun söylediği şarkıya sadece ağzını kımıldatarak eşlik eden ama kendi sesini çıkarmaktan aciz bir noktadayız."
Tarkovski Truman Show filmini nasıl çekerdi?
İdeal bir film çalışmasını şöyle canlandırıyorum gözümde: Sanatçı, elindeki milyonlarca metre film üzerine... örneğin bir insanın doğumundan ölümüne dek her ânı, her günü, her yılı kaydeder. Montaj sonrası elde iki bin beş yüz metre kadar bir film kalır: Bu, gösterimi bir buçuk saat sürecek bir film demektir (çekilen bu milyonlarca metrelik ham filmin değişik yönetmenlerin eline geçtiğini ve her yönetmenin kendi filmini yaptığını düşünün! Birbirinden ne farklı filmler ortaya çıkardı kim bilir!) Evet, gerçeklikte hiçbir zaman böyle milyonlarca metre filme sahip olunmaz, ama yine de bu ideal' çalışma koşulu bir ham hayal değildir, ona doğru atılmak gerekir. ... Belli bir kahramanı dur durak bilmeksizin izlemek değil burada sözünü ettiğim. Bir insanın davranışlarındaki mantık, beyazperdede (doğrudan onunla ilgisi yokmuş gibi görünen) bambaşka olguların, olayların mantığıyla yer değiştirebilir olması ve aynı zamanda başta seçilen kişinin, yönetmenin olayı değerlendirişi öyle gerektiriyorsa, yerini bambaşka bir şeye bırakarak perdeden tümüyle kaybolabilmesi. Örneğin, kahraman diye nitelenebilecek bir kişiliğin yer almadığı ve insanın hayata bakışıyla ilgili her şeyin, yalnızca rakursiyle anlatıldığı bir film. *) Rakursi (Fr. Raccourcir) - Derinlik, biçim ve orantı bakımından yeni bir gerçeklik izle- nimi yaratmak için ani ve hızlı perspektif değişiklikleriyle çekim yapılması, kısaltım. (ç.n.)
Tarkovski'nin ses kayıt cihazı
Bir zamanlar ses alma aygıtıma tümüyle rastlantısal bir konuşma kaydetmiştim. Sözlerinin kaydedildiğinden habersiz sohbet ediyordu insanlar. Daha sonra bu kaydı dinlerken şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: "Harika yazılmış diyaloglar!" "Harika bir oyunculuk!" Karakterlerin hareket mantığı, duygu, enerji o denli elle tutulurdu ki! Sonra, seslerin tınısı! Verilen es'lerin, duraklamaların yerindeliği! Hiçbir Stanislavskiy'nin mazur gösteremeyeceği duraklamalar. Ses alma aygıtıma bir rastlantı sonucu kaydettiğim bu diyalogların yanında, usta bir üslüpçu olan Hemingway'in diyalogları bile naif kalır.
Tarkovski'ye göre sinemaya neden gidilir?
Bana kalırsa normal koşullarda sinemaya giden bir insan, oraya zaman için gider: yitirdiği zaman, kaçırdığı zaman, ya da henüz hiç yanına bile yaklaşamadığı zaman. Hayata dair deneyimlerini zenginleştirmeye gider, zira sinema, hiçbir sanatın yapamayacağı ölçüde insanın olgusal, pratik deneyimlerini genişletir, zenginleştirir ve yoğunlaştırır; üstelik basit bir zenginleştirme de değildir. Bu deneyimleri uzatır da, hem de esaslı bir şekilde. Sinemanın gerçek gücü buradadır, yoksa ne 'yıldızlar'ı, ne ele aldığı konuları, ne de eğlence özelliğiyle güçlüdür sinema. Gerçek sinemada seyirci, seyirci olmaktan ziyade tanıktır.
Günümüz insanı hiçbir şey feda etmeye yanaşmıyor; oysa gerçek bireyselliğe varmanın tek yolu özveriden geçer. Ne yazık ki, bu gerçeği giderek unutuyoruz, dolayısıyla insan olma duygusu da yitip gidiyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.