Ah, dedim pencereden çekilirken, Ben senin o gencecik süt çiçeği bakışını alsam, koysam başucuma süs diye, birkaç gün belki birkaç gece daha kayarız başka bir aleme.
Nehir her şeyi yutarken içinden bir adamı atıyor dışına. Adamın giyitleri partal parça, hali bin perişanlık. Elimi uzatıyorum, yardım ediyorum sudan çıkmasına. İyi ki geldin diyor bana ‘ben bin yıldır bu sulardaydım, sen olmasan daha binyıl sürüklenir dururdum.
Nehirden çıkıp gelen sevdikleridir onların. Gömüldüğü sulardan geri geleceğine inanırlar ve beklerler her yıl aynı vakitte. belki gelir, gelmiştir, lakin insanın insana ettiği yüzyıllardır değişmez yeniden boğarlar onu suda.
Vay, dedim kendi kurduğum Çemberime tutuldum. Çemberler böyledir, başı sonu yok ya girişi çıkışı olmaz. Kendi içinde döner döner bir nokta olur. Büzüştüm bir nokta oldum oturdum ortasına.
“Bu karanlık bu kadar uzun mu sürer?”
“Sürmez,” dedi yanlarındaki en yaşlısı, “ben de gördüm çok uzun zamanlar ömrümde. Ama bir kaybolduysa bir göründü güneş. Bir üzdüyse bir güldürdü. “