Canımın yandığı ve ciğerimin kökü sızladığı zamanlarda, Aragon'un bir sõzünü tekrarlardım:
-Yaşamımı havaya savurdum ama, bu arada bir şeyi de öğrendim, canım yandığı zaman bağırmamayı...
insanın tek kişiliği yoktur... Içiçe geçmiş bir yığın kişiliği vardır...
Hangisinin ne zaman hangi koyulukta ortaya çıkacağı pek bilinemez... Bunun dozu, bazı tiplerde oldukça yüksek, bazı tiplerde ise daha düşüktür... Kişilik değişkenliğinin ruhsal bir hastalık düzeyine gelmesi ise, psikiyatrideki " çifte kişilik" olayını yaratır...
Yerleşik düzenler, yerleşik olmayan düzenler... Birincisine sığamayınca ikincisini özler, ikincisini dolduramayınca da birincisini özlersin...
Her ikisinde de aradığın yaşam, bulunduğun yerin dışındadır.
Yerleşik düzenler, yerleşik olmayan düzenler... Birincisine sığamayınca ikincisini özler, ikincisini dolduramayınca da birincisini özlersin...
Her ikisinde de aradığın yaşam, bulunduğun yerin dışındadır.
"Aslında mutluluk kişisel bir sorun değil, toplumsal bir sorun da değil, çağ sorunudur... Mutluluğun çağla ilgili bir sorun olduğunu göremeyenler, kendi yanlış saplantılarının ters ölçülerine göre bunu boşuna aramakta ve bir türlü bulamamaktadırlar... İnsanlar mutluluğun bir çağ sorunu ve ancak yüksek düzeyde çözülecek karmaşık düğüm olduğunu göremedikleri için, yüzyıllar boyu tek başlarına ve çok sakat inançlarla mutlu olmak uğruna didinip savaşmışlar ve yine de mutlu olmadan ölüp gitmişlerdir..."
...Herkesin anlayabileceği şiir yalnızca düşük şairlerin işidir... En güzel şiirler anlamlarını okuyucunun hayalinden alan şiirlerdir. Şiirde bazı bölümlerin şüphe ve belirsizlikte kalması bir yanlış ve bir kusur oluşturmak şöyle dursun, tesine..."
"Şair ne bir hakikat habercisi, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir yasa koyucusudur. Şairin dili düz yazı gibi anlaşılmak için değil, ama duyulmak üzere oluşmuş, musuki ile söz arasında, sözden fazla musukiye yakın, iki arada bir dildir..."