Charles Freeman

Mısır, Yunan Ve Roma yazarı
Yazar
8.8/10
22 Kişi
78
Okunma
7
Beğeni
1.767
Görüntülenme

En Yeni Charles Freeman Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Charles Freeman sözleri ve alıntılarını, en yeni Charles Freeman kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yunan sözcüğü de Iyonlarılardan geliyor. Ionan=Yunan
Bir başka farklı lehçe de Ion lehçesidir. İlk olarak Peloponnesos’un kuzey­ doğusundaki Attika’da ve ona komşu ada Euboia’da ortaya çıkmıştır. Atinalılara göre bölge on ikinci yüzyıl boyunca süren kaostan büyük ölçüde etkilenmeden kalmıştır, fakat yaygın bir yıkımın işaretleri olmasa bile, defin âdet­ lerinde, çanak çömlek tarzlarında ve demir işlemeciliğinde görülen kültürel değişimlere ilişkin arkeolojik kanıdar var. Mykenai Uygarlığı’nın her yerde oldu­ğu gibi burada da çöktüğü sanılıyor. Onuncu yüzyılda Küçük Asya’ya doğru, sonradan İonia olarak anılacak kıyının merkezi bölümünde koloniler kurup yerleşen ve lonca konuşan insanlann göç ettikleri görülür. Boiotia ve Tesalya ovalarından gelme bir diğer lehçe olan Aiol ise, Küçük Asya sahil şeridinin kuzeyinde yaygın olarak konuşulur. Bu göçlerin sonucunda Ege, aralarındaki ilişkinin denizi boydan boya geçmek zorunda olan tüccarlar, zanaatkârlar ve gezgin şairler sayesinde korunabildiği, Yunan yerleşmeleriyle çevrelenmiştir.
Arkadia Dağlan ve Kıbns gibi birbirinden uzak bölgelerde, bilim adamlarınca Arkadia-Kıbns denen ve Mykenai Yunanlılannın yaşadığı anlamına gelebilecek bir lehçe ortaya çıkmıştır. Kıbrıs’taki lehçe oraya on ikinci yüzyılın karışıklığında mülteciler tarafından getirilmiş olmalı. Mykenai dünyasının eski merkezi Peloponnesos’ta genel olarak Dor lehçesi hâkimdir. Mykenai kalelerini yıkmak için kuzeyden gelen Dorlarla ilgili efsaneler ve bu efsanelerin yüzyıllar boyunca farklı bir kalıcılığı olduğu düşüncesi, sonraki Yunan mitolojisinde derin izler bırakmıştır. Fakat görüldüğü gibi, arkeolojik kanıtlar, bunların ortaya çıkışını açıklamaya yetmez ve Peloponnesos’taki kökenleri de belirsiz olarak kalır. Dor lehçesi daha sonra Girit’te bulunmuş ve oradan da Güney Ege’yi geçip, Küçük Asya’nın güneybatı ucu olan Rodos’a kadar ulaşmıştır.
Reklam
Mykenai Uygarlığı’nın çöküşünü, bazı bilim adamlannın geleneksel olarak ‘Karanlık Çağ’ olarak adlandırdıkları ve IO 1100’den yeni bir Yunan dünya­sının doğuşu olan 800 sonrasına kadar süren bir dönem izlemiştir. Bununla birlikte, diğer birçok Karanlık Çağ gibi Yunan Karanlık Çağının da (daha önceleri düşünüldüğü gibi çok da karanlık olmayan bir hayata ilişkin yeni deliller bulan) arkeologların çalışmalanndan kolaylıkla etkilenebileceği ortaya çıkmıştır. Ancak Mykenai dünyasındaki birliği parçalana hiç kuşku yok. Eski Mykenai merkezlerinin dağılan nüfusu ve kırsal bölgelerin daha da azalan nüfusu, eski geleneklere göre, fakat çok daha düşük düzeyde bir hayat sürüyor­du. Dış dünyayla bağlantılar kesilmişti, ne var ki bu durumun olumlu bir etkisi ortaya çıktı. Yunanistan’daki demir cevheri hiçbir zaman düzenli ola­rak tüketilmemişti. Bakır ve kalay ithali kesilince bronz yapımı olanaksızlaştı; demir cevheri ergitilerek çok daha tok ve daha işlevli bir metal olan demir elde edildi. Uzakdoğudan çok sonra nihayet Yunanistan’da da, silah ve gün­ delik aletlerin yapımında, demir bronzun yerini aldı.
Mykenai uygarlığının çöküşü
Mykenai Uygarlığı’nın neden çöktüğü konusu hararetle tartışılmıştır. Mykenai merkezlerinin ekonomilerinin karmaşıklaştığı ve artan nüfusla bir­likte sahip olduklan refahı sürdürme yeteneğinden yoksun oldukları yolunda gittikçe destek kazanan bir görüş var. Bağımlı oldukları ticaret yolları Deniz Kavimleri tarafından kesilmiş olabilir. Kaynaklar azaldıkça Mykenaililer bir­ birlerine düşman olmaya başlamış, bu da büyük bir ‘sistem çöküşüne’ ve her şeyi büsbütün yok eden bir iç savaşa yol açmış olabilir. Çöküş, denizden gelen istilalar yüzünden hızlanmış da olabilir. Geç dönem Yunanlıların yaşattığı bir efsaneye göre de, Mykenai uygarlığı kuzeybatıdan gelen istilacı Dorlar tarafın­ dan yıkılmıştır. Yakın zamanda bazı arkeologların işaret ettiği gibi, çeşitli on ikinci yüzyıl sitelerinden çıkma ve muhtemelen kuzeyden gelenleri tanımla­ mak için ‘Barbar Eşyası’ olarak adlandırılan cilalanmış, el yapımı çanak çöm­ lekler bulunmuş olsa da, bu istilayı destekleyen çok az arkeolojik kanıt var.
Mykenai merkezleri on üçüncü yüzyılda yapılan takviyelerle daha yekpare hale geldi. Diğer tipik Mykenai kalelerinden çok farklı ev havasıyla Pylos sara­ yı bile, daha savunmaya yönelik olması için yeniden inşa edildi. Muhtemelen kuzeyden gelecek istilalara karşı bir önlem olarak, Korinthos Kıstağı boyunca bir savunma duvarı yapıldı. Kanıtlara göre, bu dönemde Akdeniz bölgesini bütünüyle etkileyecek şekilde gerilim artmıştır. Bu, Akdeniz’i geçen yağmacılar olan Deniz Kavimleri Çağıydı. Güçlü bir istihkâma sahip olmayan tek Mykenai sarayı Pylos, 1200 civarında saldırıya uğradı. (Günümüzde daha erken bir tarih öneriliyor.) Sarayı kül eden yangından korunabilmiş Lineer B tabletle­ri, bir yoruma göre aceleyle girişilen bir savunma hazırlığına, sahile gönderi­ len gözcülere, tapmaklardan zorla toplanan bronz ve altının varlığına işaret ediyor. Hatta tanriları yatıştırmak için insan kurban edildiğine dair ipuçları var. Ama bunların hiçbir faydası olmadı. Saray yerle bir edildi.
Yunanca'nın kökeni
Bilim adamları, Yunanca’nın Homeros’un ilk metinlerinden beş yüzyıl önce bile konuşulduğunu öğrenince çok heyecanlandılar. Ne kadar erken olduğu ise hâlâ bir tartışma konusudur. Yunanca Hint-Avrupa dil ailesinin bir üyesidir. Karadeniz’in kuzey bölgesindeki ortak kaynaktan doğmuş ve oradan Avrupa’nın batısına yayılmıştır. Geleneksel görüş, Yunanca’nın İÖ 2000 civannda doğudan gelen istilacılarla Yunanistan’a girdiği ve zamanla yerel diller üzerinde baskın bir hale gelmiş olduğudur; bu dillerden geriye kasabalar, dağlar, ağaçlar ve bitkiler gibi bölgesel özellikleri tanımlayan az sayıda sözcük kalmıştır. 1987’de Cambridge kazıbilimcisi Colin Renfrew ce­ sur bir seçenek ileri sürdü. Ona göre Hint-Avrupa dillerinin gelişi, Neolitik Çağda, belki Yunanistan için IÖ 6000 civarı kadar erken bir tarihte, tarım terimlerinin ilk kullanımıyla birlikte oldu. Bazı arkeologlar sempatiyle yaklaşsa da, bu teori, dilbilimciler tarafından bugüne kadar yaygın bir kabul görme­ miştir. Bu tarihlerde Anadolu ve Yakındoğu’dan kalkıp Balkanlar’a ve Yuna­nistan’a gelen yeni halkların olduğuna dair bazı arkeolojik deliller var ve Hint-Avrupa dillerinin bu halklarla birlikte geldiği akla yakın görülüyor.
Reklam
187 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.