Kamp onları, bir kemik ve kas yığınına dönüştürmüştü; gözleri çökmüş, etleri eriyip gitmişti. İçlerini kemiren feci açlıktan ve dinmeyen soğuk, bazen adamların en kötü, bazen de en iyi yönlerini ortaya çıkarıyordu: Bazı mahkumlar ellerindeki son ekmek parçasını diğerleriyle paylaşırken, bazıları gece olunca arkadaşlarının gizlediği yiyecekleri çalıyordu. Eskiden kendilerini dürüst olarak nitelendirenlerden bazıları, acımasız birer leşçil hayvana dönmüştü. Midelerine giren kramplarla çılgına dönmüşlerdi. Bazıları da içlerinde var olduğunu bilmedikleri iyilikler keşfetmişlerdi.
“Hayatın en zor dönemlerinde bile umutları yeşerten olaylar olur.Bazen umut;prens,kız,şapşal görünümlü ve dişlerinin çoğu dökülmüş timsah kumlasıyla oyunlar sergileyen kuklacı bir çocuk olarak gelir.”
O zamanlar ölüm, Azrail ya da bir tırpan savuran siyah pelerinli bir iskelet değildi. Hayır, ölümün üstünde Yeni Alman imparatorluğu nün seçkin tabakası için Almaya da özel olarak diktirilen şık bir üniforma vardı.