Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Faruk Furkan

Faruk FurkanLa İlahe İllallah Ne Demek Biliyor musun? yazarı
Yazar
Çevirmen
9.0/10
260 Kişi
1.083
Okunma
58
Beğeni
8,7bin
Görüntülenme

En Eski Faruk Furkan Sözleri ve Alıntıları

En Eski Faruk Furkan sözleri ve alıntılarını, en eski Faruk Furkan kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yakutlar Zamanla Satın Alınır Zaman Yakutlarla Satın Alınmaz
Sayfa 12 - NedaKitabı okudu
Zaman çok önemlidir. Düşündüren Sözler
Bir senenin değerini, sınıfta kalmış öğrenci bilir. Bir ayın değerini 8 aylık bebek doğuran anne bilir. Bir haftanın değerini haftalık dergi çıkaran bir çilekeş, Bir saatin değerini, kavuşmayı bekleyen sevgililer bilir. Bir dakikanın değerini treni kaçıran yolcu bilir. Bir saniyenin değerini kazayı önleyemeyen sürücü bilir.
Sayfa 24 - NedaKitabı okudu
Reklam
La ilâhe illallâh kelimesinin genel anlamda hangi manalara geldiğini biraz sonra izah etmeye çalışacağız; ama burada öncelikle yalın bir şekilde bunun ne demek olduğunu bilmemiz gerekmektedir. ‗Lâ ilâhe illallâh‘ demek, ―Allah‘tan başka hak bir ilah yoktur‖ demektir. Bu, bu kelimenin bire bir tercümesidir. Lakin bu tercüme bizim bu kelimeyi hakkıyla anlamamız için yeterli değildir. Bu nedenle bizim Kur‘ân ve Sünnete müracaat ederek Allah ve Rasulünün bu kelimeyi nasıl izah ettiklerine bakmamız gerekmektedir. İslam âlimlerinin belirttiğine göre Lâ ilâhe illallâh cümlesi aşağıda zikredeceğimiz anlamlara gelmektedir. Yani bir insan ‗Lâ ilâhe illallâh‘ dediğinde aslında şunları söylemiş olur: 1- Allah‟tan Başka Yaratıcı Yoktur. Tüm canlıları ve insanoğlunu yaratan Allah‘tır. O‘ndan başka hiç bir yaratıcı yoktur. Rabbimiz bu konuda şöyle buyurur: “Allah‟tan başka bir yaratıcı var mıdır?” (Fâtır Sûresi, 3) “O Allah ki yaratandır.” (Haşr Sûresi, 24) “O Allah her şeyin yaratıcısıdır.” (En‘am Sûresi, 102) Dolayısıyla bir insan ‗Lâ ilâhe illallâh‘ dediğinde aynı zamanda ―Allah‘tan başka hiçbir yaratıcı yoktur‖ demiş olur. 2- Allah‟tan Başka Kanun Koyucu Yoktur. Allah nasıl ki tek yaratıcı ise, aynı şekilde tek kanun koyucudur da. Yaratmak nasıl ki sadece O‘nun hakkı ise, yarattıklarını yönetmek, onlara kanun ve nizamlar koymak da sadece ve sadece O‘nun hakkıdır.
“Egemenlik/hâkimiyet yalnızca Allah‟ındır.” (Yusuf Sûresi, 40) “Dikkat edin! Yaratmakta (yarattıklarına) emredip hükmetmek de sadece Allah‟a aittir.” (A‘raf Sûresi, 54) “O, egemenliğine/hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez!” (Kehf Sûresi, 26) “Yoksa onların Allah‟ın izin vermediği şeyleri dinde kendilerine kanun yapan ortakları mı var?” (Şûra Sûresi, 21) Tüm bu ayetler hâkimiyetin, egemenliğin ve kanun koyma hakkının yalnız ve yalnız Allah‘a ait olduğunu ifade etmektedir ve hiçbir istisnası olmaksızın tüm muteber İslam âlimleri, bu hakkın yalnızca Allah‘a ait olduğunda ittifak etmiştir. Dolayısıyla bir insan ‗Lâ ilâhe illallâh‘ dediğinde aynı zamanda ―Allah‘tan başka hiçbir kanun koyucu yoktur demiş olur. 3- Allah‟tan Başka Malik Yoktur. Her şeyin sahibi Allah‘tır. Mülk O‘nundur. Yerde ve gökte var olan şeylerin hepsi O‘nun mülkündedir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah‟ındır.” (Âl-i İmran Sûresi, 189) “işte Allah; Rabbiniz O‟dur. Mülk sadece O‟nundur.” (Zümer Sûresi, 6) “Mülk elinde olan Allah ne yücedir!” (Mülk Sûresi, 1) Arap Dilinde ‗Mülk‘ kelimesinin bir diğer anlamı da ‗Hâkimiyet‘tir. Buna göre mana, ikinci maddede de ifade edildiği gibi ―Allah‘tan Başka Hükmedici Yoktur demek olur.
Türk insanı genel olarak Lâ ilâhe illallâh‘ı ve delalet ettiği manaları kabul etmektedir. Ama maalesef ki insanlarımızın bilgisizliği ve ilgisizliği nedeniyle hataya düştüğü birkaç nokta vardır. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz: Halkımızın düşmüş olduğu birinci hata Allah‘ın ―Kanun Koyucu oluşunda ki hatadır. vurguladığımız gibi Allah nasıl ki tek yaratıcı ise, aynı şekilde tek kanun koyucudur da. Yaratan O olduğu gibi yönetende O‘dur aynı zamanda. Kur‘ân-ı Kerim baştan sona Allah‘ın tek hâkim, tek egemen ve tek kanun koyucu olduğundan bahseder. “Dikkat edin! Yaratmakta (yarattıklarına) emretmek (hükmetmek) de Allah‟a aittir.” (A‘raf Sûresi, 54) “Egemenlik/hâkimiyet yalnızca Allah‟ındır.” (Yusuf Sûresi, 40) “O, hâkimiyetine hiçbir kimseyi ortak etmez!” (Kehf, 26) Görüldüğü gibi tüm bu ayetler hâkimiyetin, egemenliğin ve kanun koyma hakkının yalnızca Allah‘a ait olduğunu ifade etmekte ve bu noktada çok net bir yol çizmektedir.
―Demokrasi ismiyle anılan idare tarzı da buna (yani insanı şirke düşüren şeylere) girer. Çünkü demokrasi, parlamento veya başka bir meclisle idarenin yürütülmesi ve sözün çoğunluğa ait olmasıdır. Bu meclis, dilediği kanunu çıkartır. Bu hareketi, bazı ülkelerde olduğu gibi ancak anayasa sınırlayabilir. Fakat anayasanın kendisi hazırlanırken yine hiçbir sınır tanımadan çoğunluğun görüş ve düşüncelerine göre hazırlanmaktadır. Bu, kanun koyma, yasak ve serbest tayin etme yetkisini insana vermektir ve şirktir. İslam toplumunda bizi bu şirkten koruyan gerçek ifade, bizim şûra meclisimizin olmasıdır. Bu meclisin seçimle gelmesinde bir sakınca yoktur. Ancak meclisin her ferdinin ve bütünün Allah‘ın emirlerine bağlı olmaları şarttır. Allah‘ın kendilerine izin verdiği konularda ictihad eder, kesin ve açık nass bulunan konularda olduğu gibi nassa uyarlar. Şayet nass zanni ise onlar için bir seçme hakkı vardır. Yani Kur‘ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem‘in Sünneti, anayasal parlamenter düzenle idare edilen ülkelerde ―anayasa‖ durumundadır. Seçilen meclis, anayasaya aykırı kanun çıkaramadığı gibi şura meclisi de Kur‘ân ve Sünnet‘e aykırı düşen kanunları çıkaramaz.
Reklam
Bilmemiz gerekir ki, insanoğluna verilen yetki, sadece ve sadece Allah’ın sukut ettiği, kural koymadığı ve hüküm belirtmediği meselelerde düzenleme yapmaktır. Bunun haricinde bize verilen bir hak yoktur. Allah’ın kural koyduğu, hüküm belirttiği ve net olarak söz söylediği yerlerde kanun yapmaya girişmek ise kesinlikle hâkimiyetinde O’nunla karşı karşıya gelmektir ki, bu da şirktir ve insanı dinden çıkaran bir husustur.
“Yoksa onların Allah‟ın izin vermediği şeyleri dinde kendilerine kanuna yapan ortakları mı vardır?” (Şûra Sûresi, 21) Ayet o kadar açık ve o kadar nettir ki, başka söz söylemeye gerek yoktur. Bu ayet bizlere şunları anlatmaktadır: 1- Allah‘ın izin vermediği şeyleri yasa yapmak, Allah‘a ortak olmak iddiası ile eş anlamlıdır. (Soruyorum: Acaba Allah zinaya, içkiye, kumara izin vermiş midir?) 2- Allah‘ın izin vermediği şeyleri kanun yapma yetkisine sahip oldukları kabul edilenler, Allah‘a ortak koşulmaktadırlar. 3- Allah‘tan başkaları tarafından Allah‘ın izin vermediği şeylerin kanunlaştırıldığı düzenler şirk düzenleridir.
insanının ‗Lâ ilâhe illallâh‘ konusunda düşmüş olduğu ikinci hata Allah‘tan başkasına duâ etme, dilek ve isteklerini Allah‘tan başkasına arz etme noktasındaki hatadır. Oysa Lâ ilâhe illallâh demek, aynı zamanda ―Allah‘tan Başka Duâlara Karşılık Veren Yoktur‖ demektir. Bir insan Lâ ilâhe illallâh dediğinde, ―Ya Rabbi! Ben senden başkasına duâ etmem, senden başkasından istemem, senden başkasından talepte bulunmam. Benim isteklerime cevap verecek olan sadece sensin. Sensin duâ ve dileklerime karşılık verecek olan demiş olur. Rabbimiz şöyle buyurur: “Bana duâ edin, size karĢılık vereyim.” (Mü‘min Sûresi, 60) “O‟ndan başka duâ ettikleri onlara hiç bir şeyle karşılık veremezler.” (Ra‘d Sûresi, 14)
“O, egemenliğine hiç kimseyi ortak etmez!” (Kehf Sûresi,26) Kur‘ân‘a göz attığımızda bu türden onlarca ayetle karşılaş- mamız mümkündür. Neredeyse her sûrede Allah bu hakikate vurgu yapmıştır. Peki, Neden? Çünkü Allah, insanların gün gelecek bu hakkını elinden almaya kalkacaklarını bilmiştir de ondan. Bu gün yeryüzünde yönetimi elinde bulunduran devletlere baktığımızda bir tanesinin bile Allah‘ın bu hakkını kendisine verdiğini, yani Allah‘ın istediği şekilde idare yürüttüğünü göremeyiz. Dün Firavun Allah‘ın bu hakkını gasp ediyordu, bu gün ise modern devletler… Dün Firavun‘a ―tâğut diyen Allah, acaba bu günkü devletlere tolerans geçip Müslüman mı diyecek? Herkesin bu sorunun cevabını düşünmesi lazım!
Reklam
Hangi devlet Allah‘ın hâkimiyet ve kanunlarını tanımazsa o devlet Kur‘ân‘a göre ―tâğut olur. Adının İslamî olmasının hükmü değiştirme noktasında en ufak bir tesiri yoktur. Yani ismi İslamî bile olsa, Allah‘ın hâkimiyetini uygulamadığı sürece o tâğuttur ve ‗müslümanım‘ diyen birisi tarafından kabul edilmemelidir. Eğer kabul edilirse, hükmü tıpkı Firavun‘a itaat eden kimselerin hükmü gibi olur ki, Allah Firavun‘la onların arasında en ufak bir ayırım yapmamış ve hepsini beraberce yok etmiştir. Rabbimiz şöyle buyurur: “Firavun, kavmini ezdi, onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.” (Zuhruf Sûresi, 54) Bu ayette Rabbimiz, Firavun‘un baskı ve zorbalığına rağmen halkının ona itaat etiğini bildiriyor. Ayetin sonunda da itaat eden bu insanları ―yoldan çıkmış olmakla nitelendiriyor.
“Dinde hiç bir zorlama yoktur. Gerçekten iman ile küfür apaçık meydana çıkmıĢtır. Artık her kim Tâğutu red (ve inkâr) eder ve Allah‟a iman ederse o, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa tutunmuĢ olur. Allah iĢitendir, bilendir.” (Bakara Sûresi, 256) Bu ayet-i kerime, Allah‘a iman etmeden önce tâğutu inkâr etmeyi bizlere emretmektedir. Sağlam olan kulpa yapışmayı tâğutu inkâr şartına bağlamıştır. Bu şart gerçekleşmeden ortaya atılan iman iddiası sadece bir ―iddiadan‖ ibaret kalacaktır. Dolayısıyla ‗Ben müslümanım‘ diyen bir kimsenin üstte zikretmeye çalıştığımız maddelerde adı geçen tâğutları reddetmesi, kabul etmemesi ve onlardan uzak durması gerekmektedir. Ama gelin görün ki günümüz dünyasında ‗Ben müslümanım‘ diyen insanların birçoğu —maalesef— bu tâğutları desteklemekte, onlara sevgi göstermekte ve onlarla el ele gezmektedir. Bu musibetten Rabbimize sığınıyor ve bir an önce bu despot zalimlerden, işbirlikçi tâğutlardan Ümmet-i Muhammed‘i kurtarmasını niyaz ediyoruz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.