Tanzimat aynı zamanda laikleşme yolunda da önemli bir aşamadır. Gerçi kulaktan dolma bir düşüncenin aksine Osmanlı İmparatorluğu hiçbir zaman bir din devleti (teokrasi) olmamıştır zaten.
Tahta çıktıktan sonra kültüründeki birçok boşluk kendini hissettirecektir. Abdülhamidi kuşkusuz en yakından tanıyan Avrupalılardan biri olan Vambery, eğitimindeki eksikliklerinden söz eder: Sultan, Osmanlıcanın tüm inceliklerine ve ayırtılarına hakim değildir, öyle ki kimi zaman bir yabancı olan Vamberyden daa sade bir dille konuşmasını ister. Güzel yazmak sarayda büyük önem taşırken, sultanın yazısı kötüdür ve imla hataları yapar. Sultanın tarih coğrafya ve edebiyat alanlarındaki bililerini sınırlı dinsel eğitimi ise epey eksiktir: Vambery aslında çok meşhur olan ama Abdülhamidin bilmediği ayetleri ezbere okuyunca sultan haykırır: Dinimizi ve örfümüzü bizden iyi biliyorsunuz diye.
Erkek ve kızkardeşleri lüks ve aylaklık içinde yaşarken Abdülhamid ne yapar? O da gençliğinde bir zaaf dönemi geçirmiş, kendisini aylaklığa ve içkiye vermiştir.
1875 yılında borç ödemeleri devlet bütçesinin %40'ını oluşturmakta borçlar 14 milyon lirayı bulmakta, 1875-1876 yılı bütçesinde ise devletin gelirleri 15,3 milyonu geçmezken giderler 32 milyon lira gözükmektedir.