ADI VE NİSBESİ
Şeyhülislam, büyük imam Ebû İsmail Abdullah b. Ebî Mansur Muhammed b. Me'âz b. Ali b. Muhammed b. Ahmed b. Ali b. Ca'fer b. Mansur b. Mett el-Ensârî el-Herevî; Hz. Peygambeı'in hicretten sonra evinde bir süre ikamet ettiği Ebu Eyyûb-i Ensârî'nin soyundandır''. Mett el-Ensârî, Hz.Osman'ın halifeliği sırasında, Horasan fatihi Ahnef b. Kays ile birlikte Herat'a giderek oraya yerleşmiştir.
DOĞUM YERİ
Abdullah-ı Ensâri'nin doğum yeri, bugünkü Afganistan'ın başkenti Kabil'in batısında bulunan Herat şehridir. Bu şehir; batıdan Nişabur, güneyden Sistan, kuzeyden Belh vilayetleriyle, doğudan ise Gür dağlarıyla sınırlı olup, Hz. Osman'ın halifeliği sırasında H. 21 veya 22 (M. 642 veya 643) yılında Ahnef b. Kays tarafından fethedilmiştir.
VIII./XIV. yüzyılın meşhur tarihçisi Hamdullah-ı Mustevfî, Herat'ın suyu ve havası hakkında şöyle yazmaktadır: Son derece hoş ve güzel bir havaya sahiptir. Yazlan kuzey rüzgarı eser. Şehrin güzelliği hakkında "İsfahan'ın toprağı, Herat'ın kuzey rüzgarı ve Harzem'in suyu bir noktada toplansaydı,insanların ölümü orada çok nadir görünürdü." demişlerdir. Şehrin suyu, Herîrûd ırmağından olup bağları çoktur. Şehre bağlı onsekiz köy bulunmaktadır. Meyveleri arasında üzüm ve kavun çok güzeldir. Şehir halkı silahçı, savaşçı ve kuyumcu olup, Ehl-i Sünnet'e tabidirler. Şehrin, Şemirem adında çok sağlam bir kalesi vardır. Herat'a iki fersah mesafede, dağda, Erşek adı verilen bir ateşkede
bulunmaktadır. Günümüzde ise buna Emkelce Kalesi denilmektedir. Ateşkede ile şehir arasında ise Hıristiyanlara ait bir kilise yer almaktadır. Ulemâ ve evliya büyüklerinin mezarları arasında, Pîr-i Herat adıyla tanınan Şeyh Abdullah-ı
Ensârî, Hâce Muhammed Ebu'l-Velîd ve İmam Fahreddîn-i Râzî'nin türbeleri sayılabilir. Herat'ın güzelliği hakkında şöyle derler:
Birisi sana "şehirlerden hangisi claha güzeldir?" diye sorarsa
Ona doğru cevap vermek istersen "Heral'tır." de.
Bu dünyayı bir deniz farzet, Horasan'ı da sedef,
Bu sedefin içinde Herat şehri bir cevher
DOĞUM TARİHİ
Abdullah-ı Ensâıi, 2 Şa'bân 396/ 4 Mayıs 1006 Cuma gününün ikindi vakti dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, onun eğitim ve terbiyesine özen gösterdi. Evde, babasını ziyaret eden Herat'ın büyük ve meşhur âlimlerinin sohbet ve feyizlerinden mahrum kalmadı. Evin dışında da vaaz ve zikir meclislerine babasıyla birlikte katılıyordu. Onun olağanüstü akıl ve zekâsı, dostların beğenisine, düşmanların ise kıskançlığına neden oldu. Nitekim bu konuda kendisi şöyle demektedir: "Beni, önce Sıbyan mektebine verdiler. Sonra "Bu zararlıdır" diyerek dört yaşıma geçince Malini medresesine verdiler.
Dokuz yaşıma doldurduğumda Kadı Ebıı Mansur ve Carûdî'den yazı yazmayı öğrenmiştim. Edebiyat mektebinde şiir söylediğimde yaşım küçüktü. Bu da
başkalarının beni kıskanmalarına neden oldu."
YAŞADIĞI DÖNEM
Şeyhülislam, Abbasî halifesi el-Kâdir Billah (376-427/986-1036)'ın zamanında gözünü dünyaya açmıştır. O zamanlar Bağdat, Müslümanlarınhalifelik merkezi idi. Mısır'da Fâtımîler, Horasan'da ise Gazneli Sultan Mahmûd (388-421/998-1030) hüküm sürüyordu. Selçuklular, Gûrîler ve Gazneliler arasında siyasî ihtilaflar vardı. Bu ihtilaflar zaman zaman kanlı savaşlarla sonuçlanarak Müslümanların huzurunu bozuyordu. Diğer taraftan Eş'arîler, Mu'tezilîler, Matrîdîler, Haneliler, Şâfiîler ve Kadiriler arasında
itikadî ihtilaflar vardı ve bunlardan bazıları birbirlerini kafirlik ve hatta zındıklıkla suçluyorlardı. Bu dönemin sufîleri arasında da ma'rifet, seyr, keşf ve mükâşefe gibi tasavvufî konularda farklı görüşlerin ortaya atılması, halkın fikirlerini altüst etmekteydi. Bu fikir ve inanç farklılıkları, Müslümanların birleşmelerine engel olmuştu. Böyle siyasî ve mezhebî durumlarda Şeyh Abdullah-ı Ensârî gibi büyük adamların işi zordu. Çünkü bilgi ve şöhretleri oranında görevlerinin yükü de ağırlaşmaktaydı.
HOCALARI
1 - Kadı Ebu Mansur-ı Ezdî: Herat Şafi'İlerinin fakîh, muhaddis ve şeyhi idi. Yaklaşık otuz yıl süreyle kadılık yaptı. Sultan Mahmut, ona değer vererek saygı göstermekteydi. Anlatıldığına göre, Fatımî halifesi, Zilka'de 403/ Mayıs 1013 yılında Fatımî mezhebine gizlice girmesi için Kadı'ya mektup yazmış; ulak, Sultan Mahmud'un emriyle Horasan'da yakalanarak öldürülmüş ve Sultan, bu ulağın atını Kadı'ya göndererek "Bugüne kadar mulhidlerin reisi bu ata bindi, bugünden itibaren mııvahhidlerin reisi ona binecektir." diye
yazmıştır. 408/1017 yılında Mu'tezilelerin Sultan Mahmud tarafından cezalandırılması, Kadı'yı memnun etmiştir. Şeyh Abdullah-ı Ensarî, Şafiî mezhebinin usûl ve fürû'unu onun huzurunda öğrenmiştir. Kadı, 410/1019 yılında vefat etmiştir.
2- Cârûdî: Nişâbur, Hemedan ve Basra'nın ileri gelen Kur'an ve hadis alimlerinden idi. Şeyh Abdullah, hadisi ondan öğrenmiş ve Cârûdî'nin 413/1022 yılında vefatından çok etkilenmiştir.
3- Yahya b. Ammâr el-Şeybânî-yi Sistânî: Tefsir, hadis, şiir ve edebiyat alimi olup aynı zamanda Herat'ın vaiz ve mürşidlerinden idi. Şeyh Abdullah için "Abdullah-ı Ensarî'ye yardım edin ve ona iyi davranın, çünkü ondan imamlık kokusu duyuluyor." demiştir. Şeyh Abdullah ise, Hocası hakkında "Onunla tanışmasaydım, zikir ve tefsir meclislerinde ağzımı açamazdım." demektedir. 4- eş-Şeyh Emû: 349/960 yılında doğmuştur. Nişabur ve Buhara'ya giderek, Baba Fergânî, Ahmed Nâsır-ı Talakânî ve Ebubekr-i Fâlizeban gibi o dönemin meşhur şeyhlerini ziyaret etmiştir. Herat'ta bir hankâhı vardı. Şeyh Abdullah'a maddî ve manevî yardımları olmuştur'. Yukarıdaki hocalardan başka, diğer alimler de Ensârî'nin talim ve
irşadında etkili olmuşlardır. Bunların arasından; Şeyh Takî-yi Sîstânî, Bişrî-yi Segezî, Cerrâhî, Mulıamıned-i Bâşânî, Ahmed el-Hâcî, Ebû Selme-i Bârııdî, Ebû Alî-yi Zerger, Ebû Alî-yi Buteger, îsmail-i Debbâs ve Muhammed Ebû Hafs-i Kurenî sayılabilir.
MEŞHUR TALEBELERİ
Abdullah-ı Ensârî'nin yetiştirdiği en meşhur talebeler arasında Abdulevvel-i Segezî, Ebu'l-Feth Abdu'i-Melik-i Keruhî, Ebû Ca'fer Muhammed-i Saydalânî, Ebû Ca'fer Hanbel b. Alî el-Buhârî, Ebu'l-Fahr Ca'feri Kâyınî, Abdu's-Sabûr b. Abdu's-Selâm, Hüseyn el-Ketbî, Ahıned-i Kalânisî ve Ebu'1-Fazl Reşîdu'd-Dîn el-Meybudî'nin adları zikredilebilir.
SEYAHATLERİ
Abdullah-ı Ensâri, o dönemde ilimlerin merkezî ve edebiyatın eşiği olan Nişâbur'a defalarca seyahat ederek o şehrin büyükleriyle tanışmış ve birkaç sefer Hac ziyaretinde bulunmuştur. Bu seyahatlerin birisinde büyük mutasavvıf Ebu'l-Hasan-ı Harakânî'yle görüşmüş ve bu görüşme esnasında özellikle Harkânî'nin ona hitaben "Gel, ben senin maşukunum, denizden geldim." şeklindeki sözleri onda derin bir etki bırakmış ve bunun üzerine "Harakûnî'yi görmeseydim, hakikati tanımazdım." demiştir. Belh'e sürülmesinin sebebinin, Şeyh Ebu'l-Hasan'ın seccadesine karşı işlediği bir hatadan kaynaklandığını
sanmaktaydı. (Bu olay şöyle olmuştu: Bir gün mürşidin seccadesine ayağını basmış ve istiğfar etmemiştir.) Harakânî ile görüşmesi, onun fikir hayatında çok büyük bir etki bırakmıştır. Nitekim bu konuda Şeyh Abdullah şöyle demektedir: "Abdullah bir çöl adamı idi. Hayat suyunu ararken aniden Ebu'l-Hasan-ı Harakânî'ye ulaştı. Ondan o kadar hayat suyu içti ki ne Abdullah kaldı, ne Harakânî. Şeyh Abdullah, meşhur mutasavvıf Ebû Sa'îd-i Ebu'l-Hayr (Ö.440/1048) ile de görüşmüştür. Selçuklu alim ve veziri Nizamu'l-Mülk-i Tûsî de ona karşı sevgi göstermekteydi. el-Muktedî Billah (467-487/1074-1094)'ın
emriyle ona "Şeyhülislam" lakabı verilmiştir.
MEZHEBİ
Uslilde İmam Ahmed b. Hanbel (Ö.241/855), fürû'da ise İmam-ı Şâfiî (150-204/767-819)'nin mezheplerine tabi idi.
VEFATI
Abdullah-ı Ensâri, seksen yılı aşan hayatı boyunca öğrenmek ve öğretmekle meşgul oldu. Siyasî ve mezhebî mücadelelerin varlığına rağmen ibadetten bir an bile geri kalmadı. Sürekli gayretleri sayesinde ve Farsça ile Arapça'ya çok iyi hakim olması nedeniyle kıymetli eserler bırakarak, 22 Zilhicce 481/ 14 Mart 1089 Cuma günü dünyaya gözlerini kapadı ve Herat'ın Gazergâh'ında defnedildi.
ESERLERİ
A- Yazmağa bizzat gayret gösterdiği eserler:
1. Keşfu'l-esrâr ve 'iddetu'l-ebrâr (Kur'ân-ı Kerim tefsiri).
2. Risâle-i meııâkib-i İmam Ahnıed-i Hanbel.
3. el-Erba'în fî delâil et-tevhîd.
4. Bâb fî'l-fütüvve".
5. el-Fârûk fi's-sıfât.
6. Mecâlis et-tezekkür.
7. Münâcâtnâme (İlahînâme).
8. Kelâbâdî'nin et-Tearruf li-mezhebi't-tasavvuf adlı eserine şerh.
9. el-Hülâsâ fî hadîsi küllü bid'atin dalalah.
10. İsnâdu'l-mevcûdât ilâ'l-hâlik.
11. el-Kasidetu fî'l-i'tikâd.
12. Müzekkerât
13. Zemmu'l-kelâm ve ehlihi.
B- Talebeleri tarafından derlenip yazılan eserleri:
1. Tabakâtu's-sûfiyye. (Ders esnasında, İbn-i Siilemî'nin Tabakâtu's sûfıyye
adlı eserine yapılan açıklama ve ilaveler).
2. el-Kasîdetu'n-nûniyye fî medhi Ahmed bin Hanbel.
3. 'İlelu'l-makâmât.
4. el-Muhtasar fî âdâbi's-sûfiyye ve's-sâlikîn li-tarîki'l-hakk.
5. Sad meydan.
6. Menâzilu's-sâirîn ila'l-hakki'l-mubîn.
C- Kendisine atfedilen eserler:
1. Divan-ı şi'r.
2. Genc-nâme.
3. Kenzu's-sâlikîn.
4. Unsu'l-murîdîn ve şemsu'l-mecâlis (Yusuf ile Zlileyha hikayesi).
5. Nasihat-nâme-i vezîr.
6. Esrâı-nâme veya Kitâbu'l-esrâr.
7. Resâil-i Hâce Abdullah-ı Ensârî.
8. er-Resâil.
9. Perde-i hicâb.
10. Mecmu'a-i resâil.
11. Münâcât.