ortaokulda ya da lisede heyecanla okuduğum ilk kitaptı sanırım
sadece bir distopik hikaye değil, aynı zamanda insan doğası ve doğayla olan ilişkimiz hakkında derin düşüncelere sürüklüyor. Kitaptaki karakterler, o kadar gerçekçi ve dokunaklı ki, sanki kendi arkadaşlarımız gibi. Lina'nın cesareti ve Doon'un azmi, benim için gerçek bir ilham kaynağı oldu.
Kitabın yazarı Jeanne DuPrau, bu dünyayı öyle bir şekilde tasvir etmiş ki, sanki oradaymışsın gibi hissettiriyor. Ember Şehri'nin karanlık koridorlarında dolaşırken ve karakterlerin maceralarını takip ederken, kendimi bu yeraltı dünyasının bir parçası gibi hissettim. zaman zaman korktum zaman zaman heyecanlandım.
elektrik kesintilerinin anlatımı beni çok etkilemişti
Bu kitabı okurken, insanlığın doğaya olan etkileri ve toplumların nasıl çözülmeye başlayabileceği gibi gerçek dünya sorunlarına dair de düşündüm. Aynı zamanda kitabın sonunda, büyük sürprizle karşılaşmak çok heyecan vericiydi.
Jeanne DuPrau, 50’li ve 60’lı yıllarda, dünyanın sonunun geldiği korkusunun tavan yaptığı “soğuk savaş” döneminin Amerika’sında büyüdü. İnsanlar bomba barınakları inşa ediyor, uzun ömürlü yiyecekler stokluyordu ve DuPrau da çevresindeki herkes gibi sonunda insan ırkının yeryüzünden silineceğini düşünüyordu. Ember serisi işte bu korkunun ürünüdür ve yeraltında başlayan cezbedici bir bilim kurgudur. DuPrau, serinin ilk kitabını yazarken çok zorlandığını söylüyor. Kitabı kerelerce revize etti, çünkü bir türlü son şeklini aldığı konusunda emin olamadı. Onu yazarken, kitabın bir seri olabileceği aklından hiç geçmemişti. Ancak kitap basılır basılmaz büyük ilgi görünce okur sonrasını merak etti. İyi ki de yazmış, büyük ihtimalle ben de merak ederdim. Böylece dört kitaplık seri ortaya çıktı. Sihirli Şehir’den bir alıntı: “Endişe etmek bir israftır. İnançlı ol ve kontrol edemeyeceğin veya değiştiremeyeceğin şeyler hakkında endişelenme.”
Sihirli ŞehirJeanne Duprau · E Yayınları · 200889 okunma