...Eminönü civarında yer alan ünlü şekerlemecinin şubesi Ali Muhiddin Hacı Bekir yer alır. Eminönü'ndeki yerleri 1777 yılında Sultan 1. Abdülhamid'in (s. 1774-1789) baş şekerlemecisi Hacı Bekir tarafından kuruldu.
Hacı Bekir lokumu icat etmesiyle ünlüdür ve lokum ilk kez onun dükkanında satışa sunulmuştu. Geç yaştaki ölümünün ardından dükkanı Ali Muhiddin Hacı Bekir devraldı; kendisi İstanbul'da rafine şeker kullanan ilk şekerlemecidir (daha önce şekerlemeciler bal ve pekmez kullanmaktadır).
Galatasaray Meydanı ismini Galatasaray Lisesi'nden alır; kavşağın kuzeydoğu köşesinde yer alan büyük demir kapı okulun geniş arazisine açılır. Okulun bugünkü binası 1908 yılından kalmışsa da, Galatasaray'ın kökeni Osmanlı'nın İstanbul'daki ilk zamanlarına kadar uzanır. Sultan II.Bayezid (s. 1481-1512) tarafından imparatorluk içoğlanları için Topkapı Sarayı'ndaki eğitim kurumuna destek olmak amacıyla kurulmuştur.
Beyoğlu bir alemdir. Beyoğlu yaşayan, cıvıldayan, kaynaşan, rahatlayan, gülen, eğlenen, yalnızlığa çare bulan hem şıkır şıkır, hem koku gibi buram buram, ışıklı, nefis bir caddedir. Beyoğlu'suz bir İstanbul düşünülemez.
Galata 1869'da tramvayla tanıştı; tek hatlı tramvay Galata Köprüsü'nü geçip Boğaz'ı takip ederek Ortaköy'e kadar gitmekteydi. Daha sonra 1876'da Karaköy'den Grand Rue de Pera'nın aşağı ucuna yolcu taşıyan ve böylece onları Yüksek Kaldırım diye bilinen antik merdivenli sokağı tırmanmaktan kurtaran Tünel, yani yeraltı füniküleri açılmıştır.
1855'te Beyoğlu Belediyesi kuruldu, ilk başta İstanbul'da kurulan ilk yerel belediye olsa da, Paris'in altıncı bölgesine istinaden, kendisine Altıncı Daire-i Belediye ismini almıştı.
Yitip gitmiş bir kültürün kitabı değil bu; daha ziyade bugün yaşadığımuz hoşgörü ve özgürlükle yoğrulmuş Beyoğlu kültürünün köklerini, nasıl geliştigini ve buraya nasıl vardığımızı anlatıyor. Pera artık yok, Grand Rue de Pera da. Ama istiklal Caddesi var, Beyoğlulu olmak var. Ne balo salonları, ne barlar, ne de birbirinden güzel taş binalar işin özü, bundan fazlasından bahsediyoruz; birbirini kabul etmekten, birbirinin alışkanlıklarına, yaşam biçimine, inançlarına, söz hakkına ve diline saygı duymaktan. Yeni fikirlere, yeni akımlara, sanata açık olmaktan,
farklı olanı dışlamamaktan... Bütün bunlar pek çok acı dolu deneyimle bize ulaşmış. İstiklal Caddesi'nin çevresi hep değişimle yoğrulmuş, şimdi de hızla değişiyor. Ama ne kadar değişirse değişsin kendi olmaktan vazgeçmiyor. Beyoğlu'nda San Antuan'da ney dinleyebilir, Çin Yılbaşını kutlayabilir, Picasso sergisi gezebilirsiniz ya da hep görmek istediğiniz Tolstoy tablosuna rastlar, genç bir İtalyan sanatçının enstalasyonlarını görürsünüz, bir Kazak filmi seyredip sabaha kadar sokak festivalinde salsa yapabilirsiniz; belki bir gün bir dans okulunun önünden geçerken tango öğrenmeye karar verir, Asmalı'da bira içerken bir Kolombiyalıdan hiç duymadığınız gerçekleri dinleyebilirsiniz, yeni çıkan bir kitabı hevesle kapıp eve
gitmeyi beklemeden mangalda pismiş kahvenizle sırtınızı duvara verip okumaya
başlayabilirsiniz; âşıklar sokakta kavga eder, sokakta öpüşüp barışırlar burada, çakırkeyif üniversite öğrencileri çok eskilerden bir şarkıyı söyleyerek geçer...
Ünlü besteci Gaetano Donizetti'nin ağabeyi Donizetti Paşa imparatorluk bandosuna alafranga müzik eğitimi vermişti. Donizetti daha sonra Pera'da İstanbul'un ilk opera evini kurmuş, yabancı müzisyenlerin ve ses sanatçılarının burada sahne almasını sağlamıştı. Şehirdeki ilk Avrupa tarzı tiyatro 1840'ta Osmanlı hükümetinin ve yabancı sefaretlerin ortak desteğiyle Pera'da kurulmuştu.
Galatasaray Lisesi'nin duvarını takip ederek yokuş aşağı inen yol Yeniçarşı Caddesi'dir. Lisenin aşağısında adı Boğazkesen Caddesi'ne dönüşür.
Bu ad, 1453 baharındaki Konstantinapol kuşatmasında yaşanan bir olaydan kaynaklanır: Gecenin karanlığına gizlenen Sultan II. Mehmed donanmasını iplerle çektirerek Boğaz'dan tepeye bu yoldan çıkartmış, şafaktan önce diğer bayırdan Haliç'e indirmiş, böylece Bizans limanını koruyan büyük zinciri aşmış, Boğaz'ı kesmiştir.
Bu kitabı yazmaya başladığımız 2010 yılından beri Beyoğlu'ndaki değişim o kadar hızlandı ki, bu hıza ayak uydurmamız mümkün olmadı. Eğer değişim bu hızda devam ederse, birkaç yıl içerisinde bu kitapta bahsedilen bina ve yerleri kitapta anlatıldığı haliyle tanımak mümkün olmayacak. Zaten bir kısmı halihazırda o durumda. Gördüğümüz istikrarsız bir gelişimdir. Yıkılma aşamasındaki pek çok tarihi bina güzelce restore edilirken, daha da fazlası yıkılarak yerlerine bölgenin hatlarını bozan yapılar inşa edildi.
Beyoğlu'nun geleceği tahminlere açıktır. Bizim tahminimiz eşsiz karakterinin ve kimliğinin bu ya da şu biçimde var olmaya devam edeceğidir, çünkü karakterinin ve kimliğinin temel unsurlarından biri yeniyi kucaklama arzusu, hatta yeniyi kucaklamaya can atmasıdır.
Grand Rue de Galata ve ara sokaklarında, özellikle Tophane tarafında 1917'de tamamen kapatılmalarına kadar gazetelerde sık sık kızgın başyazıların hedefi olan kötü şöhretli esrar kahvehaneleri vardı.
Cihangir, 1990'ların başlarında ünlü yazar, müzisyen, yönetmen vb. aşağı taraflara yerleşince Beyoğlu'nun jantileşen ya da yeniden jantileşen ilk semti oldu. Kısa zamanda entelektüeller, şehirli genç profesyoneller ve varlıklı yabancılar arasında popülerlik kazandı. Şu an bölgedeki en yüksek kiralar ve emlak fiyatları bu semttedir.
Vakko, servetini fesin yasaklanıp erkeklerin ve aslında kadınların da şapka takmaya teşvik edildiği Şapka İnkılabı esnasında, 1930'ların başında Kapalıçarşı'da şapka dükkanı açarak kazanmış Vitali Hakko tarafından kurulmuştur. Daha sonra Beyoğlu Güzelleştirme Derneği'ni kuran Hakko, derneğin ilk başkanı oldu.