"Sokak lambasının altındaki küçük kızı gördü. Küçük kız, donmuş ellerini soğuktan çatlamış dudaklarına yaklaştırmış, bir nebze de olsa yüreğindeki sıcaklığı avuçlarında hissetmek; hayatın, yaşamanın güzel olduğuna kıyısından köşesinden inanmak istiyordu.
Büyük çabalar sarf ediyordu; umutsuzluğun zifiri karanlığına gömülmüş yokluğun varlığındansa umursamazlığın karanlığına bürünmüş dünyanın daha güzel olduğuna inanabilmek için, yaşamak istiyordu. Çünkü o, hayata, donmuş elleriyle değil, yüreğinin sıcaklığıyla bağlanmak istiyordu. Oysa medet umduklarının ise elleri, karşısında uzandıkları şömineler sayesinde sıcak, kalpleri ise umursamazlığın karanlığına büründüğünden dolayı soğuktu."
"Geceleri, kapı gıcırtılarıyla ses bulurdu çaresizliğimiz.
Sitemini en iyi, onların sesiyle dile getirirdi kimimiz.
Titrerdi ışığı mumun, biz de titrerdik...
Ne garipti bu; titreyen ışığın altında bile, ısınmaya çalışırdı birimiz."