Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lazslo Versenyi

Lazslo VersenyiSokrates ve İnsan Sevgisi yazarı
Yazar
9.5/10
3 Kişi
12
Okunma
4
Beğeni
828
Görüntülenme

En Eski Lazslo Versenyi Gönderileri

En Eski Lazslo Versenyi kitaplarını, en eski Lazslo Versenyi sözleri ve alıntılarını, en eski Lazslo Versenyi yazarlarını, en eski Lazslo Versenyi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Adalet her insana "kendisinin olanı" ya da hakkını vermek demektir ...
Öğretmenin tıpkı bir ebe gibi , öğrenciye kendisinden bir şey vermeyip , yalnızca onda zaten var olanı gün ışığına çıkarmasına yardım ettiği , öğrencinin kendilerine gebe kaldığı düşünceleri doğurması için ona yalnızca el uzattığı göz önünde tutulursa , öğretmenle öğrenci arasındaki ilişki, daha çok bir ebeyle doğurmak üzere olan bir kadının arasındaki ilişkiye benzer.
Sayfa 122 - SentezKitabı okudu
Reklam
Yalnizca budalalar ölcü ve kural tanimazlar , bunu irade zayifligindan degil de salt bilgisizliklerinden yaparlar.
Sayfa 96 - SentezKitabı okudu
Insanlar gercek ihtiyaclarinin neler olduklariyla ilgili olarak yanilgiya dusebilirler ve gercekte eksikligini duymadiklari bir seyin pesinden kosabilirler.
Sayfa 83 - SentezKitabı okudu
İyi ve bilge olan , hiçbir şeyin eksikliğini duymaz ve dolayısıyla sevemez.
Sayfa 135Kitabı okudu
İnsanlar gerçek ihtiyaçlarının neler olduklarıyla ilgili olarak yanılgıya düşebilirlerve gerçekte eksikliğini duymadılar bir şeyin peşinden koşarlar.
Lazslo Versenyi
Lazslo Versenyi
Reklam
Anaksimandros’tan Demokritos’a tüm doğa filozoflarının uğraşı, doğanın tümüne entelektüel bir temel kazandırmaktı. Zihin, çoklukta birlik ve değişmede yasa talebinde bulunmaktaydı. Bu taleplere yanıt olarak, doğa filozofları bütün bir maddî çokluğu ya da çeşitliliği ve zamansal değişmeyi, her şeyin temelinde bulunan ve değişmez bir yasaya göre değişmelere uğrayan ortak bir töz nosyonu getirerek açıklamayı denediler. Dünyaya ilişkin böylr bir bakış açısının, her ne kadar rasyonel yönden büyük ölçüde doyurucu olsa da, kimi büyük eksiklikleri vardı. O fizikî doğa üzerinde yoğunlaşırken, insanın içinde bulunduğu durumu ve ahlâk alanını ihmâl etti. Zihni vırgularken, duyguları gözden kaçırdı. Her şeyi kucaklayan mutlak, maddî-mekanik ilk ilkelere ulaşmayı amaçlayan tutkulu araştırmasında, bu ilkelerin anlaşılabilirlikletini, beşerî deneyime uygulanabilirliklerini ve gündelik yaşam için yararını dikkate almayı tümüyle unuttu. İşte böyle bir doğa anlayışının doyurucu olmayan karakteri Sofistliğin doğuşuna yol açtı.
Sofistlik nedir? Sofist sözcüğünün, günümüzde büyük ölçüde Platon’un saldırısından dolayı kazanmş olduğu, oldukça gözle görülür olan pejoratif ya da aşağılayıcı bir çağrışımı vardır, oysa Sofistliğin özgün anlamı kesinlikle aşağılayıcı değildi. Sophia, eşdeyişle pratik bilgi ya da bilgelikten türetilen Sofist sözcüğü, başlangıçta belirli bir sanat türünü bilen bir kimseyi göstermek için kullanılırdı. Altıncı yüzyıl ve sonrasında, Sofistlik terimi, entelektüel ya da toplumsal-siyasal sanatlarda pratik ya da kuramsal bir beceri ya da ustalık, hattâ yetkinlik gösteren insanlara işâret etmekteydi. Antik Yunanistan’ın Yedi Bilge’sine, ozanlara, yasa koyuculara, hekimlere ve müzisyenlere zaman zaman Sophistai, bilge kişiler adı verilirdi ve aynı ad, bâzen bir ayrım gözetilmeksizin, Sofistik çevre dışındaki birçok filozof, mûcit ve yenilikçi için kullanıldı. Mîlattan önce beşinci yüzyılın sonlarına doğru, sözcüğün anlamı, yalnızca, bizi burada ilgilendiren Sofistlerin etkinliğiyle, büyük ölçüde Protagoras, Gorgias, Prodikos, Antiphon, Hippias ve Thrasymakhos’tan oluşan belirli bir filozoflar öbeğini gösterecek biçimde, sınırlandırıldı. Bu adamlar, bir okula bağlı olmadıkları gibi, zorunlu olarak aynı konuları öğretiyor değillerdi. Onların, kendilerinden sonra gelen kuşaklar tarafından kendilerine genel ya da evrensel olarak atfedilen tek ortak özellikleri, tüm Yunanistan’ı belirli bir ücret karşılığında, genel konuşma gösterileri sunarak, retorik ve (çoğunun savladığı gibi) “politik yetkinlik” öğreterek dolaşan birer hatip olmalarıydı.
Söz, en az çabayla ve en az görünür yollardan, en ilâhî ürünlere ulaşan büyük bir güçtür. Gorgias, logosa düzdüğü övgülere böyle başlamaktadır.
Bilmiyorum.
İnsanın, doğayla, insanla, toplumla ilgili bilgisizliği karşısında, hepimiz -filozoflar, Sofistler, hatipler- hep aynı gemideyiz ve onu büyük bir farkla en önemli sanat, “tüm sanatların en iyisi” yapan iknayla yetinmek zorundayız. İkna sanatı, konuşma, inanç ve düşünceyi içeren tüm diğer sanatların kendisine dayandığı sanattır.
90 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.