Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Lewis Lockwood

Lewis LockwoodBeethoven yazarı
Yazar
9.7/10
4 Kişi
15
Okunma
3
Beğeni
1.212
Görüntülenme

En Yeni Lewis Lockwood Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Lewis Lockwood sözleri ve alıntılarını, en yeni Lewis Lockwood kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Beethoven'ın Mozart'la uzun süreli ilişkisi birkaç evreden geçmiştir. Önce Beethoven'ın şekillendiği bu ilk yıllara damgasını vuran bir "taklit" evresiyle başlamıştır. Sonra bestecinin 1792 ve 1802 yılları arasındaki ilk Viyana döneminde hızla gelişen olgunlaşma yıllarında kendini gösteren bir " kendine mal etme" evresi gelmiştir; bu dönemde bireyselliğini gerçekten yoğun olarak ortaya koyan sanatçının belleği, Mozartvari eserlere ve ilerleme tarzlarına kilitlenip kalmıştır.
Mozart'ın daha çok eskiden olduğu şekliyle sürekli bir yoksulluk içinde resmedilmesi bir çarpıtmadır; Viyana yıllarında geliri hatırı sayılır bir dalgalanma gösteriyordu, kimi zaman madden zor durumda kalıyor, kimi zaman da hali vakti yerinde oluyordu. Fakat Prag, Bonn ve başka yerlerdeki hamileri tarafından çok beğeniliyor olsa da imparatorluk sarayından ya da Viyana'daki başka önemli bir hamiden açıkça hak ettiği bir atamayı alamamıştı. Haydn cömert bir mektubunda Mozart'a henüz "benzersiz yeteneklerine" uygun düşecek büyük bir mevki verilmemiş olmasına hayıflanmıştı.
Reklam
Mozart ise Salzburg'da baskıcı bir ortamda kapatılarak geçen çocukluk yıllarının ardından, çocuk deha olarak kazandığı uluslararası şöhretle ve 1770'lerde yurtdışına düzenlediği birkaç uzun ziyaretle kısmen maya tutmuş, son on bir yılını (1781-91) Viyana 'da serbest öğretmen, piyanist ve besteci olarak geçirmiştir. Bir saray ya da kilise ataması olmadan, mesleki durumu tehlikeli ve dengesiz olmuştur.
Alman kültürel ve siyasal düşünürler, Fransa'daki dönüşümü nasıl yorumlamak gerektiği konusunda ihtilaf içinde olsalar da kimse bunun önemini yadsıyamıyordu. XVI. Louis ile Marie Antoinette'in kafalarının kesilmesi, Avrupa ve Amerika kıtalarında tüyleri ürpertmişti. Goethe daha sonra günlüklerine, Robespierre'in giriştiği kıyımların dünyayı şok ettiğini yazacaktı.
Beethoven, liberal ideallere beslediği temel inancın aksine, hayatının sonraki yıllarında bir yandan özgürlük ve insan hakları ideallerini destekler görünen, bir yandan da kariyerinin ilerlemesinde aristokrasinin rolünü kabul eden birçok çelişkili siyasi söz sarf etmiştir. Yine de hayatının sonuna dek, bireysel insan hakları ve kolektif aydınlanmış temsili hükümet ideallerine bağlılığını korumuştur.
Sanatsal gömülmüşlüğü o kadar yoğundu, hayatının geri kalanını öyle bir noktaya götürüyordu ki iş baskısı yüzünden, Rilke'nin Tolstoy ve Rodin'den bahsederken söylediği gibi, hayatının "artık ihtiyaç duyulmayan bir organmış gibi " silinip gittiği bir denge sağlamak için mücadele etmekten ibaret oluyordu.
Reklam
Oyun yazarı Franz Grillparzer'in 1827'de Beethoven'ın cenazesinde yaptığı konuşma, onun görünürdeki kişiliğinin bölünmüşlüğüne, müziğinin geniş kitlelere ulaşmış olmasına karşın kendisinin sosyal bir yabancılaşma içinde olduğuna, insanlığa beslediği sevginin müziğindeki apaçık bütün emarelerine göndermelerle doludur. Grillparzer bu konuşmayı yazdığında 36 yaşındaydı, Beethoven'ı ancak son yıllarında gerçekten tanımıştı; bu yüzden de Beethoven'ın varoluşunun acı dolu yönlerini vurgulaması, dönemin akıcı retoriği içinde şunları ifade etmesi şaşırtıcı değildir: Hayatın dikenleri onu derinden yaralamıştı, denize düşmüşlerin kıyıya vurduğu gibi o da senin kollarına sığındı, sen ey muhteşem kardeş, İyi ve Doğru olanın kılavuzu, sen ey yaralı kalplerin merhemi, cennetten çıkma Sanat!
Beethoven sekiz yıl sonra, 1820'de, Kant'tan bütün hayatının ve eserlerinin önemini yankılayan bir alıntı yapacaktı:" İçimizde ahlaki yasa ve üstümüzde yıldızlı sema." Bu özlü söz, sonraki kuşakların Beethoven'da gördüğü imgeyi özetlemektedir: Kaderini kabul edip hem şahsi görüşünde hem de müziğinde ebedi olanla yüzleşen yalnız sanatçı. Bundan da ilerisi olduğu, o dönemde Alman düşüncesine hakim Kantçı idealizmden çıkmaktadır.
1797 ile 1802 arasında ortaya çıkan sağırlığından çok önce, annesinin ölümü sırasında bir fiziksel ve duygusal zayıflık başlangıcıyla tehlikeye atıldığını görüyoruz. Bu hislerin daha sonra, bestecinin maraziliğini, zar zor anlayışlı olabilen dünyaya uyum sağlamaya çalışan gururlu, taviz vermez bir sanatçının dışarıya karşı fevri tavrıyla örtmeye çalıştığı yıllarda daha da yoğunlaştığını görürüz.
Annesinin temmuz ayı ortasındaki ölümü, babasının kronik alkolikliği ve aile sorumluluklarından ümitsizce feragat etmesi, Beethoven'ı 16 yaşında neredeyse tam anlamıyla öksüz ve yetim bırakmıştı . Biri daimi, biri ani ve beklenmedik bu iki psişik yara, ona hayatı boyunca tekrarlanan bir eziyet çektirmiştir.
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.