Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Murat Çulcu

Murat ÇulcuMarjinal Tarih Tezleri yazarı
Yazar
Derleyen
7.7/10
24 Kişi
81
Okunma
14
Beğeni
3.640
Görüntülenme

Murat Çulcu Gönderileri

Murat Çulcu kitaplarını, Murat Çulcu sözleri ve alıntılarını, Murat Çulcu yazarlarını, Murat Çulcu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Köylere tahsin eden asiler orduyu rahatsız etmekten ziyade yağma için tuzak kurmuşlardı. Tek tük geçen efradı, silahsız iseler elbiselerini soyup çırılçıplak salıveriyorlar, silahlı iseler, öldürüp silahlarını alıyorlardı. Öyle bir kaç kişilik atlı keşif kollarını, kurşunla vuramazlarsa ekseriya üzerlerine hücuma da teşebbüs etmiyorlardı. Fakat katırlı ve ağırlıklı bir kafile görünce ne vururlarsa kâr sayıyor, bütün kuvvetleriyle silahlarına sarılıyorlar, böylece aynı zamanda orduyu da rahatsız etmekten geri kalmıyorlardı. Tefsi geçince, hemen köy civarında tesadüf ettiğimiz bir ağırlık kafilesi aynı akıbete uğramış, imha edilmişti. Bu bir Alman kafilesiydi. Telef olanlar soyulmuş, henüz kanları kurumamıştı. Leşleri serilen hayvanların yükleri alınmış, fakat şuraya buraya ağzı açılmamış bir kaç konyak şişesiyle döküntü halinde bir miktar bisküvi terk edilmişti.
Sayfa 72 - Arba YayınlarıKitabı okudu
3ncü Kolordu karargahı henüz Mezirib'de idi. Sabah, erken, Süvari Tümeni harekete başladı. Tümen köyden ayrılmak üzereyken keşif kollarından biri Mezirib'den bir saat uzakta ilk tesadüf ettiği köy civarında bir kaç Bedevinin ateşine maruz kaldığını, fakat durmayarak yoluna devam ettiğini bildirmişti. Bu köyün ismi Tefs idi.
Sayfa 70 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bütün Türkiye şimendiferleri Almanların elindeydi. Sevkiyat ve nakliyatın tertip ve tanzimi hep onlara aitti. Başıbozuk olsun, subay olsun, Türkleri ya da Türklere ait eşyayı isterlerse nakle müsaade ederler, isterlerse etmezlerdi. Müsaadeye mazhar olanlar da arzu ettikleri mevkilere oturamazlardı. Bazan 3ncü mevkilere, fakat ekseriya eşya vagonlarına istif olunurlardı. Fakat kendilerine, kendi efrad ve subaylarına gelince en iyi mevkiler onlara aitti. Neferlerini subay mevkilerinde naklederler, trene binecek Almanlar iki, üç subaydan da ibaret olsa, birinci sınıf bir kompartıman bulunamazsa bir hastane vagonu ilave ederler, ferah fahur seyahat ederlerdi. Türk subaylarından, bir büyük kumandan, bir paşa da olsa şu üç kişinin arabasında bir yer verip de rahatlarına halel getiremezlerdi. Osmanlı hudutları dahiline asker kisvesi ile giren her Alman, her zaman bir subay veya bir nefer değildi. Ekseriya bir simsar, bir ticaret komisyoncusu veya bir ziraat, maden, orman mütehassısı idi. Bunlar kısmen bir taraftan Almanya'daki açları beslemek için kaynaklar arar, bulur, sevk ederken, diğer kimseler arazilerimizin zirai yapısını tetkik, bilinmeyen madenleri araştırmakla meşgul olurlardı. Harp neticelenmeden Türkiye sanki bir Alman müstemlekesi olmuştu. Bunların hırs ve tamahlarını sıralamak faydasızdır. Türk köylüleri bile onları iyi öğrenmiş, bellemiştir.
Sayfa 67 - Arba YayınlarıKitabı okudu
26 Eylül sabahı şafakla beraber Süvari Tümeni, Ajlun Kazasının merkezi olan Erbil'e ulaştı. Burası Yıldırım Ordular Grubunun dahilinde bulunan menzil noktalarından biri idi. Bu menzil noktasında 1 milyon kilodan fazla arpa, bir o kadar buğday ve 5-6 yüz bin kilo hububat saire vardı. Ambarlar ağızlarına kadar dolu idi. Bunlar şimdiye kadar geçen birliğin alabildiklerinden fazla kalanı idi. Şam'a varıncaya kadar diğer tesadüf ettiğimiz menzil noktalarında da hemen aşağı yukarı aynı miktar erzak ve hububat mevcuttu. Filistin savaş cephesi gerisinde böyle erzak dolu menziller bulunduğuna göre biz neden iaşe yüzünden o derece müşkülata uğramıştık. Neden bilhassa hayvanlarımız günlerce arpasız, samansız kalmıştı. Nakliye vasıtaları yetersiz deniliyordu. Çünkü Anadolu Demiryolları, Almanların şarabını, şampanyasını, birasını, daha bilmem nelerini taşımaktan kurtulamıyordu. Diğer taraftan da Anadolu'dan Arabistan'dan, Almanya'ya buğday, arpa nakliyatı yapıldığı rivayet olunuyordu. Hemen her Alman neferinin, her Alman subayının Almanya'da bıraktığı ailesini beslemek için postalara her hafta beşer kilo ağırlığında etten, yumurtadan, fasulyeden, yağdan, peynirden mürekkep binlerce paket yığılıyordu. Sanki Almanlar hizmetten çok hem kendilerini, hem Almanya'daki ailelerini beslemek için memleketimize gelmişlerdi. İzmir'in Suriye'nin en iyi üzüm ve incirlerini, Türkiye'nin has ekmeklerini onlar yiyor, Bomonti biralarını onlar içiyordu. Türk efradı, mesela payitahtta bile tuzlu balıkla geçinirken Almanların sofrasında en körpe dana etlerinden kızartmalar eksik olmuyordu.
Sayfa 66 - Arba YayınlarıKitabı okudu
7nci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, ordular Şeria Nehri'ni geçer geçmez emir ve kumandayı tamamen ele almıştı. Esasen 8nci Ordunun sağlam, muntazam bir birliği yoktu. Numaralı, numarasız parçalardan ibaretti. Yabs Vadisi'nden itibaren Mustafa Kemal Paşa, hiç kayıt ve şarta bağlı olmadan ve durmadan çekilmek hevesini gösteren birlikleri zabt ve rabt altına almıştı. Birlikler hem yürüyor, hem de düzenleniyor ve örgütleniyordu. Birbirinden ayrı kitleler, birliksiz kumandanlar, subaylar birleştiriliyor, muntazam birlikler vücuda getiriliyordu. 8nci ve 4ncü Ordu parçalarına böylece muntazam bir şekil verildikten sonra 3ncü ve 20nci Kolordular takviye olunuyordu. Ordu kumandanı hava saldırısına uğramamak, Havran Yaylası'nın gündüzün aşırı yükselen hava sıcaklığından efradı korumak için gündüzleri istirahate, geceleri ise yürüyüşe ayırmıştı.
Sayfa 65 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Fare köyünde 20nci Kolordunun ağır topçu kumandanı olduğunu bildiren bir Alman binbaşısı Süvari Tümenine müracaat etti. 200 kadar Alman subay ve eratı etrafına toplamıştı. Savaş hattını terk ettikleri andan itibaren, gerçi muhtelif mahallerde birbirlerine tesadüf ede ede sayıları artmış ise de, hiç bir taraftan himayeye mazhar olamadıkları için aç kaldıklarını ve Arapların taarruzuna uğradıklarını beyan ederek, Süvari Tümeni himayesinde ricatetmelerini rica etti. Her kıtadan bir kaç neferi ve subayı ihtiva eden bu 200 kişi, tümen için az bir kuvvet değildi. Fakat tümen için bu üç kitleyi beslemek kabil olamayacaktı. Arap köylerinden para vermedikçe bir avuç un ya da bir yumurta tedarik etmek kabil değildi. Harp vergileri korkusuyla köylüler kapılarını arkasından dayaklamışlar, evlerine kapanmışlardı. Köy ihtiyar heyeti de parayı görmedikçe yiyecek türünden her şeyi gizliyor, inkar ediyordu. Cebir ve baskı, yağmagirlik -zamana ehemmiyet verilmese bile ırksal faziletimize yakışır bir özellik olmadığı için- kesinlikle yasaklanıyordu. Tümende bir dirhem erzak, ne kağıt, ne de madeni para vardı. Ekmek ve arpa… Süvarilerin muhtaç olduğu bu iki tür gıdayı tedarik etmekte müşkülat çekiliyordu. Alman binbaşı arkadaşlarının iaşesini temin için Tümen Levazımına 40 lira verdi. 7nci Ordu Kumandanı da Süvari Tümenine 25 lira vermişlerdi. Binbaşı Nezir Bey kumandasında bir iaşe müfrezesi teşkil edilerek ricat hattı üzerine tesadüf etmeyen civar köylerden bir miktar un ve arpa ancak tedarik edilebildi.
Sayfa 63 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Başında Baltacı bulunan ordunun Prut bataklıklarında elde ettiği zaferi gözönüne getiriniz. Bir de yine aynı Baltacı'nın namı diğerle Moskof'la imzaladığı muahedeyi değerlendiriniz. Gazi Osman Paşa Plevne'yi kazandı. İftihar ederiz. Mohaç gibi, Niğbolu, Kosova gibi Plevnede dünya durdukça ırkımızın fazileti, yiğitliğinin unutulmaz
Sayfa 61 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Gündüzden gönderilen iki keşif kolunun tamamen esir oldukları haberi geldi. Bu iki keşif kolu yolları öğrenmek üzere Bedevilerden aldıkları kılavuz Arapların ihanetine maruz kalmışlar, doğruca İngilizlerin üzerine sevk edilerek teslim edilmişlerdi.
Sayfa 58 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Netice bizim için vahimdi. Yıldırım Orduları Grubunun Şam'a kadar muntazam ricatı mümkün olmaz Süveyş Kanalından itibaren doğu ve kuzeye doğru Arabistan'ın muhtelif yerlerinde üç senedir devam eden çatışmalar, daha Şam'a varmadan "Arzı Kenaanda" kesin bir sonuca ulaşırdı. Fakat düşman başkumandanlığı bu sevk ve idare kabiliyetini, bu sevk ve idare kudretini Türkiye'de cereyan eden savaşların hiç birinde gösteremedi. Fakat buna mukabil Türk kumandanları -bizimle beraber hasımlarımız da teslim eder- en küçük fırsatlardan en iyi şekilde istifade etmesini bildiler ve en fena zannolunan müşkül durumlardan en uygun şartlarla ordularını sevk ve idare edebilmek maharetini çoğunlukla gösterdiler. Eğer bunun aksi zahir olduysa bu, bizim amaç ve askeri harekatımızı Alman çıkarlarına uydurmak gayretinden bir an uzak kalmayan Alman askeri heyetinin müdahale ve etkisiyle oldu.
Sayfa 55 - Arba YayınlarıKitabı okudu
Düşman süvarisi bir tarafta terk ettiğimiz yerleri işgal ile orduları kuzeyden tezyik ederken, uçak filoları da diğer taraftan bombalar yağdırarak ricat eden birlikleri perişan etmek istiyordu. El Damiye'den çekilen piyadeleri takip eden 16 uçaktan oluşan bir filo nihayet daha kuzeye ilerleyerek yürüyüş halinde bulunan Süvari Tümenine musallat oldu. Yüzden fazla bomba attı. Bu atlı sınıfı süratle yol kolundan çıkarmak, ağaçlar, çalılar arasında gizlemek imkanı elde edildiği halde yine yedi neferimizin yaralanmasına, sekiz hayvanımızın telef olmasına yol açtı.
Sayfa 54 - Arba YayınlarıKitabı okudu
102 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.