Neil Postman kitaplarını, Neil Postman sözleri ve alıntılarını, Neil Postman yazarlarını, Neil Postman yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Tanıdığım çalışkan bir lisans öğrencisi önemli bir sınavdan önceki gece küçük dairesine geri döndüğünde, varolan tek lambasının da kırılarak kullanılamaz hale geldiğini görmüş. Hafif bir panik yaşadıktan sonra televizyonu açıp sesini kısmayı ve sırtını cihaza vererek oturmayı akıl etmiş. Böylece televizyonun ışığından yararlanarak gireceği sınavın kitabının önemli pasajlarını okuma firsatı bulunca hem sakinleşmiş, hem de geçer not alma şansını kaçırmamış. İşte televizyonun bir yararı da budur: Basılı sayfaları aydınlatma kaynağı olması."
"Çocukların çocukluğa gereksinimi olduğunu unutmaya yönelik
olan yolun daha yarısındayız. Anımsatmada ısrarlı olanlar, soylu bir
görevi yerine getireceklerdir."
Saat Tanrı'yla aramıza girmiş midir ?
Saat, ‘ürün’ü saniye ve dakika olan bir makinenin parçasıdır.” Böyle bir ürünün imal edilmesiyle saat, zamanı insani olaylardan ayırmak gibi bir etkide bulunur ve dolayısıyla matematik bakımdan ölçülebilir, art arda gelen anlar dizisinden oluşan bağımsız bir dünyaya duyulan inancı besler. Öyle anlaşılmaktadır ki, andan ana geçiş düşüncesi Tanrı’nın ya da doğanm bize sunduğu bir şey değildir. Andan ana geçiş düşüncesini doğuran, insanın bizzat kendisinin yarattığı bir makine parçası hakkında ve onun aracılığıyla kendi kendisiyle konuşmasıdır.Mumford, Technics and Civilization adlı önemli kitabında, on- dördüncü yüzyddan başlayarak saatin bizi nasıl önce zamanı ölçen, daha sonra zamanı tasarruf eden, şimdi de zamana uyan kişiler durumuna getirdiğini göstermektedir. Bu süreçte biz, saniyeler ve dakikalardan oluşan bir dünyada doğanın otoritesinin sarsılıp geri plana düşmesi nedeniyle güneşe ve mevsimlere saygı göstermemeyi alışkanlık edindik. Aslında, Mumford’un işaret ettiği gibi, saatin icat edilmesiyle Ebediyet de insani olayların ölçüsü ve odak noktası olma konumunu kaybetmiştir. Sonuçta, öyle bir bağ olduğu çok az kişinin aklına gelmişse bile, saatin durmayan tiktaklarının Tanrı’rnn ululuğunun zayıflamasıyla ilgisinin, Aydınlanma filozoflarının yazdıkları bütün bilimsel incelemelerden daha fazla olduğunu söyleyebiliriz herhalde.
"Matbaa büyük bir zaman makinesi de olan mekanik bir saat gibi zamanı zapt eder, uygarlaştırır ve dönüştürür ve
süreç içinde insanlığın bilincini de değiştirir."
Mausse incelediği yüz anne
kuşağının, bebeklerine heyecan duymayarak baktığını ve çocukların bir
sıkıntıdan diğerine acı çektiğini, çünkü annelerin (ve empatik olarak
babaların) çocuklarının duygularını anlayabilecek gerekli fiziki donanımlardan yoksun olduklarını tahmin etmektedir. Belki de deMausse,
bu tahmininde haklıdır. Günümüzde bile çocukların duygularını anlayabilecek kapasiteye sahip olmayan aileler vardır ve bu durum çocuk
bilinçliliği konusunda dört yüzyıl sonra söz konusu edilebilmektedir.