Prof. Dr. Orhan Öztürk: Tarsus Amerikan Koleji ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirmiş; yedi yıl Amerika Birleşik Devletleri’nde psikiyatri ve psikanalitik psikoterapi eğitimi görmüş, araştırmacı ve öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (1060-1964), Hacettepe Üniversitesi’nde (1964-1993) öğretim Üyeliği yapmıştır. Türk Psikiyatri Birliği’nin kurucu başkanı, Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği’nin eski başkanı (1976-1998) ve Dil Derneği üyesidir. Amerikan Psikiyatri Derneği muhabir üyesi (1964-1997), Dünya Sosyal Psikiyatri Birliği Yürütme Kurulu Üyesi olmuştur.
Türk Psikiyatri Derneği kurucusu ve 13 yıl yayın yönetmeni olduktan sonra, onursal yayın yönetmeni olarak katkısını sürdürmektedir. Ruh Sağlığı ve Bozuklukları ile Psikanaliz ve Psikoterapi adlarını taşıyan iki kitabı ile yurt içinde ve yurt dışında yayımlanmış doksanın üzerinde makalesi ve kitap bölümü vardır.
Duygulanım (affect) bireyin uyaranlara, olaylara, anılara, düşüncelere duygusal tepki ile katılabilme yetisidir. Neşe, öfke, üzüntü, nefret, kin, sıkıntı gibi. Kişinin duygulanımını nesnel olarak gözlemlemek mümkündür.
Sık sık dinden, imandan söz ederek başkalarını suçlayan, aşırı dinci görünen kişinin yaptığı kendi içindeki ayartıcı dürtülere karşıt bir tutum geliştirme, bunları başkalarına yansıtma çabasından başka bir şey değildir. Sürekli olarak sıkıştıran olumsuz bilinçdışı dürtülere karşı, kişi de bunların tam karşıtı davranış ve tutumlar geliştirerek kendini korumaya çalışmaktadır.
Gizil eşcinsel dürtüler bilinçdışıdır; kişi eşcinsel dürtülerinin farkında değildir. Dışa vuran davranışlarında açık eşcinselliğe uyabilecek özellikler gözlenmez. Tersine, örneğin erkekse, aşırı erkeksi görünüm çabaları, erkeklik düşkünlüğü, "erkek adam" dedirtici davranışlar abartılmış biçimde belirgindir. Eşcinselliğe karşı düşmanca tutumlar gösterebilir; eşcinsellerden çok rahatsız olabilir, onlarla savaşmak gerektiğini savunabilir. Bu kişilerde sanki sürekli olarak bilinçdışı eşcinsel dürtüler kişinin benliğini sıkıştırmakta; kişinin benliği de hep bunları bastırmak, bunlar yokmuş, tam tersi varmış gibi davranışlar göstermektedir.
Depresyondaki hastalar çoğu zaman herkesi hoşnut etmeye çalışan, aşırı verici, hayır diyemeyen, başkalarının dertlerini yüklenen, aşırı sorumluluk duyguları olan, öfkeyi belli etmekte güçlük çeken, ileri derecede duyarlı ve bağımlı olmaya eğilimli kişilerdir.
Freud, paranoid bozuklukta önce yadsınan, sonra yansıtma düzeneği ile yansıtılan dürtü ve eğilimlerin gizil eşcinsel dürtüler olduğunu ileri sürmüştü. Bu görüşe göre kişi gizil eşcinselliğe karşı kendini "Bende eşcinsel eğilimler yok, başkaları bende var sanıyor, bana eşcinselmişim gibi bakıyor" şeklinde savunmaktadır.
Psikoloji ve psikiyatri mesleğine giren hemen herkesin elinin değdiği ilk kaynak olan "Ruh Sağlığı ve Hastalıkları" kitabının yazarı Prof. Dr. M. Orhan Öztürk; "Özerk Benlik, Kul Benlik" kitabı ile Türkiye sosyal psikolojinin ele alındığı, toplumsal psikolojimizin nasıl şekillendiğini, özellikle bir türlü çözülemeyen toplumun ve devlet yönetiminin hemen her kesimini sarmış görünen değerler yozlaşması, iktidara, paraya, mala mülke biat gibi konuları açık açık dile getiriyor. Ayrıca erken çocukluk döneminde ki yanlış tutumlar kendini, evreni, insanı sorgulamayan, merak duygusu sönük, biricikliğinin ayrımında olmayan yazgıcı bireyler yetiştirmemize sebep olduğunu ve bu yüzden toplumda benlik, özerklik, özgür düşünebilme, özgür seçim, birey olma gibi kavramların gelişmediğini belirtiyor ve eğitim sistemimizde ki özensizlik, kadın hakları, din sömürüsü, dil ve bilime olan uzaklığımızın, doğaya ve çevreye karşı vurdumduymaz davranışların temelinde nasıl bir ruh hali içinde olduğumuzu ve bunları nasıl çözebileceğimizi sade, anlaşılır bir dile ile anlatıyor.
Kitabın yazarı psikiyatri stajımda başvuru kitabımın yazarıdır. Psikolojinin yanısıra bir bilim adamı olarak yılların tecrübesinin yanında gözlem ve incelemelerinden ortaya çıkmış bir kitap. Dili, eğitim kitabı kadar bilimsel olmamakla birlikte konusu gereği kumsalda kafanızı boşaltmak için okuyacağınız akıcılıkta bir kitap değil. Gözlemler ve örneklemler tam yerinde. Kitaba yorum yapmak haddime değil ancak bu coğrafyada yaşayan herkesin okumasını ve toplum ve bu toplumdaki bireylerin toplu ve bireysel davranışlarının nasıl oluştuğunu ortaya koyması açısından değerli olduğunu düşündüğüm için herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
Kuramsal açıdan kesinlikle doyurucu olan, kaynak kitap olarak rahatlıkla faydalanabileceğiniz bir kitap önerisi ile geldim. Kitap temelde iki ayrı bölümden oluşuyor. İlk bölümde klasik psikanaliz olabildiğince sade ve anlaşılır bir şekilde parçalar halinde açıklanmış ikinci bölümde ise uygulamada yaşanabilecek durumlar ile ilgili bilgiler verilip, vaka örnekleri ile zenginleştirilmiş. Şimdiye kadar okumuş olduğum kitaplar arasında klasik psikanaliz ile ilgili sistemli bir şekilde en kapsamlı bilgiye ulaştığım bir kitap oldu. Ancak ben şu an alıyor olduğum bir ders kapsamında okudum aslında bu kitabı. O yüzden nispeten akademik bir dile sahip olduğunu vurgulamakta fayda olabilir sanırım. Her okuyucuya hitap etmeyebilir, özellikle ilk bölümde dil olabildiğince sade bile olsa çok fazla bilgi mevcut. Ancak yine bu ilk bölüm uygulamalı olarak çalışan ya da eğitim alan meslektaşlarımın işine çok yarayacaktır. Ben alanda bu kadar temel, başucu kitabı sayılabilecek bir kitabı bu kadar geç okuduğuma biraz üzüldüm açıkçası. Özellikle lisans eğitiminin ilk yıllarında okusaydım çok daha fazla şey kazanırdım gibi hissettim. Kısaca psikanaliz okumalarına giriş için iyi bir başlangıç kitabı olacaktır.