Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Paul Wittek

8.5/10
14 Kişi
53
Okunma
10
Beğeni
3.049
Görüntülenme

Hakkında

Osmanlı tarihi üzerine araştırmalarıyla tanınan Avusturyalı tarihçi. Baden şehrinde bir Çek ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Viyana Üniversitesi’nde başladığı tarih ve filoloji öğrenimini I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine yarım bırakıp orduya katıldı. Ruslar’la savaşırken yaralandı ve tedavisinin ardından cephe gerisinde, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nunmüttefiki olan Osmanlı Devleti’nin erkânıharbiyesinde danışmanlık yapmakla görevlendirildi (1916-1918). Savaşın sonuna doğru Filistin cephesindeki çarpışmalara katıldı. Savaş bitince Viyana Üniversitesi’ne döndü ve eğitimini tamamlayarak 1920’de doktor unvanını aldı; arkasından şarkiyat araştırmalarına başladı. Bu dönemde geçimini Oesterreichische Rundschau gazetesinde editörlükle sağlıyordu. Meşhur şairlerden Stefan George’un çevresinde oluşan “George-Kreis” grubuyla dostluk kurdu ve düşüncelerinden büyük ölçüde etkilendi. 1921’de F. Kraelitz ile birlikte Mitteilungen zur Osmanischen Geschichte dergisini çıkardı (I. cilt, 1921-1922; II. cilt, 1923-1926) ve hayatı boyunca asıl meşguliyetini teşkil eden Osmanlı tarihinin erken dönemlerine ilişkin meseleleri ele aldığı ilk araştırmalarını yayımladı. 1924’te meslekî bilgisini genişletmek amacıyla İstanbul’a gitti. İki yıl sonra Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde Türkoloji raportörlüğüne getirildi ve 1934 yılına kadar bu görevde kaldı. Menteşe Beyliği hakkında kaleme aldığı ilk eserini burada neşretti. İstanbul’da yaşadığı yıllarda yeni kurulan devletteki önemli olaylara şahitlik etti. Bu arada Osmanlı arşivlerinin atık kâğıt olarak Bulgaristan’a satılması düşüncesini Türk meslektaşlarıyla birlikte kamuoyuna duyurdu ve belgelerin gelecek nesiller için korunmasına önemli katkı sağladı (Shaw, IJMES, X [1979], s. 139). Viyana’ya döndükten sonra Hitler rejimine karşı tepki göstererek Brüksel’e göç etti ve orada Henri Gregoire’ın başkanı bulunduğu Bizans Araştırmaları Enstitüsü’ndeki ilmî çalışmalardan faydalandı. Fakat Naziler’in bu memleketi de işgal etmeleri üzerine kayıkla İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı, orada da düşman safındaki bir devletin vatandaşı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Ancak bu durum uzun sürmedi; Hamilton Alexander R. Gibb ve E. Denison Ross gibi şarkiyatçıların araya girmesiyle serbest bırakıldı ve kendisine Londra Üniversitesi’nde görev verildi. 1948’de Londra Üniversitesi’nin School of Oriental and African Studies Bölümü’nde yeni açılan Türk Dili Kürsüsü’ne tayin edildi. 1961’de emekli oluncaya kadar burada, ardından Londra yakınındaki Warburg Enstitüsü’nde çalıştı. 13 Haziran 1978’de Londra’da öldü. Wittek titiz ve belgelere dayalı çalışmalar yapan bir Osmanlı tarihçisidir. Gerek kişiliği gerekse çalışma yöntemleri onu kitap yayımlamaktan alıkoymuş, çalışmalarını daha ziyade makaleler şeklinde neşretmiştir. Onun Osmanlı tarihi üzerindeki araştırmaları, Osmanlılar hakkında Batı kaynaklarında bolca yer alan ve Batılı ilim adamlarınca yüzyıllar boyu tekrarlanan efsane ve hayallere yer verilmeden sadece bilimsel temellere oturtulmuş ve her vesileyle Osmanlı kaynaklarının araştırılması gereği vurgulanmıştır. Bu bağlamda Wittek daha çok Türk tarihçileri tarafından benimsenen, Osmanlılar’ın Oğuzlar’ın Kayı boyundan geldiği tezinin bir efsane olduğunu inandırıcı görünen delillerle ortaya koymuş ve M. Fuad Köprülü’nün “Osmanlılar’ın Etnik Menşei Meseleleri” başlıklı makalesinde (TTK Belleten, VII/28 [1943], s. 212-303) çürüttüğü bu tez özellikle Batılı tarihçileri etkilemiştir. Wittek’in “gazâ tezi” adıyla bilinen, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda temel unsuru gazilerin teşkil ettiği görüşü de genelde kabul görmekle birlikte Lindner gibi yazarlar tarafından eleştirilmiştir (Kafadar, İki Cihan Âresinde, s. 70-96). Öte yandan Wittek, A. Lybyer’in Osmanlılar’ın büyük başarı elde etmelerinin sebebi olarak sonradan İslâmiyet’i kabul etmiş hıristiyan kökenli yüksek tabakayı öne süren tezini reddetmiş, bir taraftan, Osmanlı toplumunun ve kurumlarının gelişmesinde asıl rolü Bizans’tan kalan mirasın oynadığı görüşünün aksine bu gelişmede Türk ve İslâm geleneklerinin etkili olduğunu, diğer taraftan XIX. yüzyılda bağımsızlıklarına kavuşan eski Osmanlı tebaasının yüzyıllarca baskı altında tutulduğu iddialarının doğru olmadığını söylemiş, Osmanlı uyruklarının millet sistemiyle özgürlük içinde yaşadıklarını vurgulamıştır. Eserleri. 1. Das Fürstentum Mentesche. Studie zur Geschichte Westkleinasiens im 13.-15 Jh. (İstanbul 1934; Amsterdam 1967). Orhan Şaik Gökyay tarafından Menteşe Beyliği. 13-15’inci Asırda Garbi Küçükasya Tarihine Ait Tetkik adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Ankara 1944, 1986). 2. The Rise of the Ottoman Empire (London 1938, 1958, 1963, 1971; yazarın Osmanlı tarihine dair diğer bazı çalışmalarının ilâvesiyle; ed. Colin Heywood, New York 2002). Wittek’in Londra Üniversitesi’nde okuttuğu derslerin derlenmesinden meydana gelen eser Fahriye Arık (Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu, İstanbul 1947), Güzin Yalter (Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, İstanbul 1971) ve Fatmagül Berktay (Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu, İstanbul 1985, 1995) tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. 3. Turkish with Vocabulary. Türkçe öğrenenler için hazırlanmış (London 1945) ve Turkish Reader başlığıyla gözden geçirilerek tekrar basılmıştır (London 1956, 1962, 1975). 4. The Fall of Constantinople (London 1955). İstanbul’un fethinin 500. yıl dönümü münasebetiyle School of Oriental and African Studies tarafından 29 Mayıs 1953’te yapılan bir sempozyumun metinlerinden oluşan kitapta Wittek’in “Fath mubin-An eloquent victory” başlıklı bir makalesi bulunmaktadır (s. 33-44). Makaleyi Orhan Şaik Gökyay “İstanbul’un Sukutu (V)” başlığıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul Enstitüsü Dergisi, II [1956], s. 204-212). 5. La formation de l’Empire ottoman (London 1982). Wittek’in ölümünden sonra önemli makalelerinden bazılarının V. L. Ménage tarafından derlenerek basılmış halidir. Paul Wittek’in yetmiş civarındaki diğer makalelerinin bir kısmı şunlardır: “Zum Quellenproblem der aeltesten osmanischen Chroniken” (MOG, I [Wien 1921-1922], s. 77-150); “Neues zu Asikpasazade” (MOG, II [1924], s. 147-164); “Konstantinopel, Islam und Kalifat” (Archiv für Sozialwissenschaft und Sozialpolitik, LIII [1925], s. 370-426); “Türkentum und Islam I” (Archiv für Sozialwissenschaft und Sozialpolitik, LIX [1928], s. 489-525); “Die Vezirfamilie der Ğandarlyzade 14./15. Jhdt. und ihre Denkmäler” (Fr. Taeschner ile birlikte; Isl., XVIII/1 [1929], s. 60-115; XXII [1934], s. 73-75); “Zur Geschichte Angoras im Mittelalter” (Festschrift für Georg Jacob [Leipzig 1932], s. 329-354); “Von der Byzantischen zur türkischen Toponymie” (Byzantion, X [Bruxelles 1935], s. 11-64); “Deux chapitres de l’histoire des turcs de Roum” (Byzantion, XI [1936], s. 285-319); “De la défaite d’Ankara á la prise de Constantinople” (REI [1938], s. 1-34; Türkçe trc. Halil İnalcık, “Ankara Bozgunundan İstanbul’un Zaptına 1402-1455”, TTK Belleten, VI/27 [1943], s. 557-589); “Le sultane de Rûm” (Annuaire de l’Institut de Philologie et d’Histoire Orientales et Slaves, VI [Bruxelles 1938], s. 361-390; Türkçe trc. Muallâ Süerdem, Rum Sultanı-Batı Dillerinde Osmanlı Tarihleri, İstanbul 1971); “The Turkish Documents in Hakluyt’s Voyages” (Bulletin of the Institute of Historical Research, XIX/57 [London 1942], s. 121-139); “Notes sur la tughra ottomane” (Byzantion, XVIII [1948], s. 311-334; XX [1950], s. 267-293); “Ayvansaray, un sanctuaire prive´ de son héros” (Annuaire de l’Institut de Philologie et d’Histoire Orientales et Slaves, XI [1951], s. 505-526); “Yazijioghlu Ali on the Christian Turks of the Dobruja” (BSOAS, XIV/3 [1952], s. 639-668); “Zu einigen frühosmanischen Urkunden” (I-VII, WZKM, LIII [1957], s. 300-313; LIV [1957], s. 240-255; LV [1959], s. 122-142; LVI [1960], s. 267-284; LVII [1961], s. 102-117; LVIII [1962], s. 165-197; LIX-LX [1963-1964, yayım tarihi 1965], s. 201-223). Turgut Akpınar Kaynak: İslam Ansiklopedisi, 43. Cilt
Unvan:
Avusturyalı tarihçi
Doğum:
1894
Ölüm:
1978

Okurlar

10 okur beğendi.
53 okur okudu.
2 okur okuyor.
48 okur okuyacak.
2 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Osmanlılara değin Türk küçük Asyası
Selçuklu Devleti, Türkistan'dan İslam dünyasına yapılan bir Oğuz göçüydü. 11. Yüzyılın ortalarına gelindiğinde, bu hareketin önderleri olan Selçuklu sülalesi, Doğu İslam aleminin efendileri haline gelmişti. Yeni hanedan, kısa zamanda, fethedilen toprakların geleneklerine boyun eğdi.
Sayfa 28 - Pencere yayınlarıKitabı okudu
Bütün bu soykütükleri arasında en başarılı olanı ise,gene bir Oğuz ''silsile-name''sidir; buna göre Osman'ın soyu Oğuz'un oğullarından en büyüğü olan Gün Han'ın 4 oğlundan en büyüğü Kayı'ya dayanmaktadır.Bu ''silsile-name'',Gün Han'a değilde kardeşi Gök Han'a dayanan diğer ''silsile-name'' ile çelişmektedir;bu çelişki,16.yüzyılın titiz ve bilgili Osmanlı tarihçisi Sadettin'in epey uğraştırmış ve sonunda çareyi,her iki Oğuz geleneğine birlikte yer vermekte bulmuştur.
Sayfa 19 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlılara dek Türk küçük Asyası
Selçuklular, kendileriyle Gaziler arasındaki farkı her zaman açıkça hissetmiş olmalıdırlar; çünkü, birçok ünvan almalarına karşın Gazi ünvanını hiçbir zaman kullanmamışlardır.
Sayfa 40 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Osmanlılara dek Türk küçük Asyası
Bizans tarafındaki Akritlerin eski Toros ve Fırat sınor bölgelerindeki gelenekleri yaşatmaları gibi, Türkmenler de Malatya ve Kilikya'daki Gazilerin geleneklerini sürdürmüşlerdir. Örneğin; güneybatıda sınırı oluşturan Dalaman ırmağına, o dönemde Seyyid Battal Gazi anısına Battal adı verilmişti.
Sayfa 36 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Modern çağlarda başka hiçbir Islam hükümdarı, Íslamin iki kutsal kenti Mekke ve Medine ile Halifelerin eski yerleşme merkezleri Şam, Bağdat ve Kahire'yi elinde tutan Osmanlı sultanı ile karşılaştırılabilecek bir durumda değildi. Orduları bir Viyana kapilarında, bir Hazar Denizi kıyılarında boy gösteren, Polonya'yı ve Habeşistan'ı işgal eden; donanması Hint Okyanusu'nda ve Atlantik 'te kol gezen ve Cebel-i Tarik Boğazı'nı denetim altinda tutan Osmanlı'nın muazzam gücü ile karşılaştırıldığında, Fas ve İran'ın, Türkistan prenslerinin, hatta Hindistan'ın Büyük Moğollarının lafı mi olurdu?
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
80 syf.
9/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşuna Dair
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu ile ilgili bugüne kadar öğrenmiş olduğumuz ve hala daha öğrenmekte olduğumuz "genel tarih algısını" yıkabilecek bir kitap bana göre. Tarihçi yazar Paul Wittek bu kitabında Osmanlı İmparatorluğu'nun bir aşiret olan Kayılardan mı doğduğunu yoksa o dönemde Küçük Asya'da "uç bölgelerde" gelişen "gaziler" hareketinden mi meydana geldiğini kendi savlarıyla açıklamış. İmparatorluğun oluşum sürecinde Anadolu'daki bulunan diğer Beylikler arasından Osman Beyin Beyliğinin nasıl sivrildiğine de değinmiş. Günümüzün klasik tarih algısı olan: "Osmanlı İmparatorluğu Oğuzların Kayı Boyuna dayanmaktadır" tezini çürütebilecek nitelikte bir eser. Meraklısına duyurulur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu
Osmanlı İmparatorluğu’nun DoğuşuPaul Wittek · Pencere Yayınları · 201742 okunma
191 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Bizans-Selçuklu, Batı Anadolu’nun Türkler tarafından fethi, Menteşe Beyliği, Osmanlı’ya bağlı Menteşe eyaleti, kültür tarihi, kitabeler, sikkeler, topografi.
Menteşe Beyliği
Menteşe BeyliğiPaul Wittek · Türk Tarih Kurumu Yayınları · 20005 okunma
68 syf.
9/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Osmanlı'nın kuruluşu hakkında yazılmış kısa bir kitap. Ünlü tarihçi Wittek Osmanlı Devleti'nin temelinde gaziliğin olduğunu söylüyor ve bunu çeşitli delillerle kanıtlamaya çalışıyor. Kitap kısa rahat okunuyor ama içerdiği bilgi açısından cok önemli. Osmanlı'nın ilk yıllarını merak edenler için çok güzel bir giriş kitabı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu
Osmanlı İmparatorluğu'nun DoğuşuPaul Wittek · Pencere Yayınları · 201342 okunma