en ufak bir hareketin, bir mektup yazmanın bile çöküşümü tetiklemesinden korktum. Kıpırdamaktan ödüm kopuyor, kış uykusuna yatmak istiyorum.
Havadaki değişiklikler korkutucu. Tekrar soruyorum, neden hava?
Üzüntümün, günler boyu, geceler boyu çektiğim insafsız acıların sebebi dünyanın allak bullak olması değil, kendi ölümlülüğüm de değil; sebebi hassas yüreğim ve katlanmak zorunda olduğu yaralar. Yüreğimin çektiği bütün acılar için yas tutuyorum.
Neden insanlar sevdiklerine bu kadar kırıcı, bu kadar aptalca davranıyorlar? Biraz içgözlem yapıp sevdiklerimizi incitmekten vazgeçmemizi sağlayacak bir öz-farkındalığa erişemez miyiz? Bu mümkün olmalı.
Kendi sorumluluğunu, insanın hayatındaki bu tür zayıflıklardan kaçamayacağını anlamıyor, böyle bir şey mümkün değil, denemek de daha çok yanlış anlaşılmaya, acıya, günaha neden olmaktan başka bir işe yaramaz.
İnsanın elinden geçmiş her nesne bir hikaye barındırır. Bu nesnelerin temelini oluşturan alışkanlıkların ve başlıca ilkelerin eksiksiz bir grubunu hürmetle okşadım.