"Dünyada kandırılması en kolay mahlûk, bir erkektir. Bizim Paris'ten getirip soy isimlerinin başına bir 'du' ya da 'de' eklediğimiz, kontes ya da markiz sıfatlarını yapıştırdığımız kızların müptelası oldular."
... büyük sanat, en adi idrak ile en alçak vicdanı birleştiren bir adamda bile yolunu bulup akabilirdi; bu, Tanrı'nın varlığı kadar yüce ve alelade bir doğruydu.
İçinden geçen tek şey, bir köşe bulup kıvrılmak, oracıkta uyumaktı. Bütün hayatı bir rüyanın içinden seyredebilmeyi istiyordu. Sanki eskiler öyle yapmıştı, sanki tarih bu nedenle güzeldi.
İnsan derinleşmiş bir beğenilme arzusundadır; o kadar ki kıymet vermedikleri bir insanın takdiri için bile çabalayabilir, yaşamlarını bu uğurda mahvedebilirler.
Ne var ki kısa bir an için bile olsa canımızı sıkan kişilere karşı daha cömerttir belleğimiz; orada olmadıklarından emin olmak isteriz, ya da en azından oralarda bir yerdelerse hazırlıklı olmak.