Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selma Fındıklı

8.2/10
57 Kişi
186
Okunma
7
Beğeni
2.668
Görüntülenme

En Eski Selma Fındıklı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Selma Fındıklı sözleri ve alıntılarını, en eski Selma Fındıklı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gümüşlü bir martı geldi, bilmem kaçıncı tekrarlayışında, usulca köşk üstüne kondu. Garipsenecek kadar kıpırtısız oturuyordu korkuluğun ucunda. Türküyü mü dinliyordu ne? Dülgere haber getirmişti belki, bahr-i sefid üzerindeki kara gözlü yarinden... Belki de ta kendisiydi... Esir pazarında görüp de bir kese altın yüzünden alamadığı bir güzel için miydi bu yakınma? Yoksa hiç ulaşamayacağı bir paşa kızı için mi? Binmiş gemiye başka bir erkeğe eş olmaya gidiyordu... Ya da çoktan nikahlanmıştı... Birden sıkıldım uydurduğum ayrılık hikayelerinden. Adını bilmediğim adamla, gerçekte var olmayan bir kadının aşk yarasına derman aramak neyime gerekti benim? Fırçayı hırsla küpe daldırdım, macunla sıkıştırılmış tahtalara aşı boyası çekmeyi sürdürürken, kendi gönlümdeki uçsuz bucaksız boşluğu düşündüm de daha beterdi daraldı içim. Sevdanın gölgesi bile düşmemişti yüreğime. Buydu hayatımda eksik olan Kanım öylesine durgun, kanım öylesine donuktu. Yel esmeyen derin bir vadide, gözlerden ırak bir gölün yavaş yavaş kirlenip katılaşan durgun suları gibi, aklını şaşırıp da oralardan geçecek bir yolcunun küçüçük bir taş atmasını bekliyordu dalgalanmak için. Kıyısında kurumaya yüz tutmuş yapraksız ağaç da canlanırdı o zaman. Köklerinin nereye kadar uzandığını hiç öğrenememiş , yirmi beş yıllık garip bir ağaç...
Benim yarim olmadı hiç. Muallim mektebinde yalnız kızlar vardı, dört yıldır öğretmenim, değişen bir şey yok! Okuldaki erkek öğretmenlerin hepsi evli. Hoş, bekar da olsalar kim bakar onlara? Çirkin değilim.. Kısa değilim... Uzun değilim... Niye sevebileceğim biri çıkmıyor karşıma... Aşk neden benim kapımı çalmıyor? Geçen gün gazetede gördüğüm bir reklamı hatırlıyorum. Saçına renk renk güller takınmış güzel bir kız vardı. Resmin üstünde de inandırıcı olmayan bir cümle "PURO Sabunu on dört gün zarfında yüzünüzün cazibesini artırmayı garanti eder." Denesem mi acaba diye gülümserken babam hafifçe koluma vuruyor. -Kız ne gülisen kendi kendine? Delisen, nesen? Hemen geçiştiriyorum. -Yok bir şey baba... Okulda, çocuklardan birinin yaptığı soytarılık aklıma geldi de...
Reklam
Sıkıntıyla avurtlarıma hava doldurup boşaltıyordum. Amacıma ulaştım çok geçmeden: -Neyin var? diye sordu. -Canım sıkılıyor..Mektep tatil olunca oyalanacak bir şey bulamıyorum.. -Bedesten'e git..Babana yardım edersin.. -İstemiyor ki.. -Niçin? -Para kazanmanın tadını alınca okumaktan vazgeçermişim.. -Geçer misin? - Aslında geçmem ama sonu yok bu
-Babam çok dindar bir adam değildi. Gerçi bu da kimseyi ilgilendirmez ya, dinsiz de değildi..Öylesine çirkin bir yakıştırmayı hiç hak etmemişti. Sözlerini özenle seçebilmek için durmadan yutkunarak zaman kazanmaya çalışıyor. Yakalığını, kravatını yokluyor düzgün durduğu halde.Fesini çıkarıp eline alıyor. Püskülüyle oynarken: -Haklısınız Süreyya Hanım, diyor "Lakin Allah şahidimdir ki bizim evde kullanılmadı o yakışıksız laf(Gavur Zabit).. Ne rahmetli pederimin ağzından duydum ne de ben dile getirdim. Söyleyen densizler adına da bağış diliyorum sizden..." Konuştukça garip bir bağ kurulmakta aramızda. Sıcak soluğumuz buz kalıplarından örülmüş bir duvarı eritiyor da birbirimizi daha iyi görüyoruz sanki..Yemini de inandırıcı..Ama neden gelmiş?Gerçekten özür dilemek için mi?Ta Urfadan..Bilmiyorum..Zaten ne biliyorum ki son günlerde? Süheyla'nın mektubu karıştırdı aklımı..Edirne yolculuğu..Naim Bey..Vatanpervermiş..Bana ne? Sevilmeyecek de yanı yokmuş..Sessizliğimiz uzadı gitti yine..Nasılsa kolay buluyorum bu kez duruma uygun lafları: -Kusura bakmayın Memduh Bey, uzak yollardan gelmişsiniz, fakat bir kahve bile ikram edemiyorum size..Malumunuz her şeyin kıtlığını çekiyoruz.. Hoşlanıyor söylediklerimden..Yüzünde sevinç kıpırtılarıyla gülümseyerek bana bakıyor: -Süleymaniye uzak mıdır sizce? Şaşkınlıkla soruyorum: -İstanbul'da mı oturuyorsunuz artık? -İki yıldır..Darülfünun lisan şubesinin Fransızca kısmında biraz yaşlı bir talebeyim.. Birkaç ay sonra mezun olacağım kısmetse...
-İkimiz aynı anda, aynı düşü görebilir miyiz Süreyya? -Göremeyiz.. -Öyleyse bu bir tansık.. -Belki.. Sağ olduğundan umut kesmiştim çünkü.. -Avucunda ne var senin? -Kum gülü.. -Nereden buldun onu? -Annen verdi sen gittikten sonra..Sevda tılsımıdır, iyi sakla, Memduh'u sana getirecek, demişti.. -Hem bedeninde hem de ruhunda silinmeyecek izle taşıyan, saçı, bıyığı kırlaşmış, omuzları çökmüş bir gaziyi kabul eder misin kocalığa? -Ya sen, büklümlerine gümüş rengi teller sarılmış, beklemekten benzi solmuş bir gelini kabul eder misin?
Kitaplar sayesinde arkadaşlarımı o denli geride bırakmışım ki sözlüğe gerek duymadan çözebiliyorum anlamını. Mürver esansıymış.. Kadınlar için harika koku...1887..Paris..
Reklam
-Nedir bilmez misin sayeban? pek aptal aptal baktın.. -Gölgelik, gölge veren -Siz mektepliler her şeyi kitaba göre anlatmaya bayılırsınız ama bir halt bilmezsiniz...Yanları açık padişah çadırıdır sayeban. Gezintiye avlanmaya çıktığında dinlensin diye hemen kuruverir hizmetkarları.
Acının tadına dirhemle bakılır, okkayla değil.
Nesim-i Nevbahar nevazişkardır, nevair-i nevazil nisyan olunmasa. ( İlkbaharın rüzgarı okşayıcıdır, nezle ateşleri unutulmasa)
Hani yağmur yağsa, bir ipucu bulacağım neredeyse.
Reklam
Yanlarında kalabildiğim dakikalar içinde kulağıma pek hoş gelen sözcükleri duyacağım yine. Jöntürkler..Meşrutiyer..Meclis-i Mebusan..İttihat ve Terakki..Resneli Niyazi Bey..Ali Süavi..Prens Sabahaddin..Gazeteler..Cemiyetler..Sadrazamlar..Nazırlar..Hürriyet..Dinledikçe bir hiç olduğum kanısı uyanacak ruhumda.
-Peçene sahip ol kızım, dedi. "Yel esip savursa bile suç yine sana yüklenir.."
Hem devlet tükenmişse neden herkes aynı biçimde etkilenmiyordu bundan? Kıtlık,yokluk,açlık yalnız halkın elini,ayağını bağlayan bir zincirdi.
Sandığın dibinde hepsine hoş koku veren Girit'ten gelme Latifzade Kandiye Sami sabunları..Kimi yuvarlak,kimi dört köşe..Sarı,yeşil,pembe..Mavi yoktu ama..Küçük yaşta çok eziyet gördüğü üvey annesinin gözlerini anımsattığı için mavi renkli nesnelerden nefret ederdi annem.
171 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.