Riyad’da Imam Muhammed ibn Saud üniversitesinden mezun olmuştur. (Suud-i Arabistan) Diyanet işleri bakanlığında araştırmacılık yapmıştır, ardından ‘Araştırma ve Çalışma Merkezi’nde yöneticilik yaptıktan sonra ise aynı merkezde İslam araştırmacısı olarak görev yapmıştır.
13 yaşından itibaren İslami metinleri ezberlemeye başlamıştır. Birçok metin ezberlemiştir. İlk ezberlediği parça ise Manzumetü’l Beykuniyye’dir.18 yaşında, Keşf el Şubuhat, Kitabü’t-Tevhid ve daha birçok metinle birlikte yüzlerce satır şiir ezberlemiştir. Sahih-i Buhari, Sahih-i Muslim, Sünen-i Ebu Davud ve hadisle ilgili diğer kitapları ezberlemiştir. İmam-ı Malik’in fıkıh kitaplarını da ezbere bilmektedir.
Fıkıh, hadis, usûl, edebiyat ile ilgili sayısız kitaba çalışmıştır. Sünni fıkıh mezheplerinin imamlarının kitaplarına çalışmıştır ki bunlar İmam Ebu Hanife, İmam Ahmed, İmam Şafii ve İmam-ı Maliktir. Bunların dışında, birçok tefsir kitabına çalışmıştır. İbn Kesir, el-Taberi’nin tefsir kitapları örnektir.
Kendilerinden ilim aldığı hocalardan bazıları şunlardı: Şeyh Abdulaziz b. Baz, Şeyh Safiyurrahman Mubarekfuri, Şeyh Abdurrahman el-Barrak, Şeyh Abdullah bin Akil, Şeyh Muhammad Abdullah es-Somali
Her bir nesil geçtikçe faziletleri de bir derece eksi duruma düşmüştü. Çünkü yeni neslin model şahsiyetleri ile seleflerin model şahsiyetleri aynı değildi.
Insaflı olan kimse hak ortaya çıktığında nefsine hoş gelen şeyin yanlış çıkmasını umursamaz. Bunun dışındaki kimseler için ise sopa diri bir yılana dönüşse ve el Bembeyaz bir şekilde açığa çıksa da kendisine bir fayda vermeyecektir. bir insan Allah'ın hükmü hakkında nasıl ve neden diye sormaya başlarsa Allah onu kendi nefsiyle baş başa bırakır.
Iman, dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve organlar ile ameldir. Bu üçünün tümüne iman denir. Tıpkı akşam namazının üç rekat olması gibi. Bu namazdan herhangi bir rekat eksik olursa bu namaza akşam namazı denilmez. İster dil ile ikrar ister kalp ile tasdik isterse de organlar ile amel olsun bu üçünden herhangi birinin eksik olması ile de iman tamamlanmamış demektir.
Akıl göz, nakil ise nur gibidir. Gözün etrafındaki şeyleri görebilmesi ışığın varlığına bağlı olduğu gibi, aklında doğru yolu bulması vahye bağlıdır. Her ikisinin bir arada olması ile hidayet ve basiret tamamlanır.
Soru 2: Allah’ın Kuran'da, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler için kafirler zalimler ve fasıklar demesi hakkında özet olarak ne dersiniz?
Cevap: Allah'ın hükmü ile alakalı meselede (kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin, zalimlerin, fasıkların ta kendileridir.) seleften bazıları bu ayetteki hükmü Yahudi ve
لم تخرج الأنفاس بحروف أفضل من قول ( لا إله إلا الله ) ،
أثقل في الميزان من مثاقيل الجبال ومکاییل البحار .
Hiçbir can, "La ilahe illallah" dan daha faziletli bir kelimeyle son nefesini vermiş olamaz. Zira bu kelime mizanda, dağların ve denizlerin ağırlığından daha ağır gelecektir.
Selam, hidayete tabi olup, heva ve heveslerini dinin önüne geçirmeyen, kusurlu olsa dahi kendi aleyhine hakka şahitlik eden kimselerin üzerine olsun.
Allah (Subhanehu ve Teala) kitabın müellifi Şeyh Abdulaziz'e hayrlar ve bereket ihsan etsin, bu ve diğer eserlerini/derslerini kendisi için sadaka-i cariye olarak kabul etsin, Al-i Suud