Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Adil Çiftçi

Adil ÇiftçiDin Sosyolojisine Giriş ya da Meleklere Ağıt yazarı
Yazar
Çevirmen
8.4/10
16 Kişi
132
Okunma
10
Beğeni
2.040
Görüntülenme

Adil Çiftçi Gönderileri

Adil Çiftçi kitaplarını, Adil Çiftçi sözleri ve alıntılarını, Adil Çiftçi yazarlarını, Adil Çiftçi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Din’in deyim uygunsa ‘küçük işlevi’ sömürülen sınıfın eleştiri ve memnuniyetsizliğinin ilk hareketlerini, kımıldanışılarını dışarıya vurmaktır. Fakat: Din, Tanrı inancıyla, sadece Tanrı’yı “fail” telakki etmesiyle, insanın değiştirme ve dönüştürme yeteneklerini yani insanın failliğini, özneliğini hafife aldığından ve aldırdığından; insanda, kendinin ‘büyük işlevi’ olarak “yanlış bilinç” oluşturduğundan, “din” asla toplumsal devrimlerin vasıtası, kaynağı olamaz.
Onlar kendilerinin servet ve iktidar arzularını tatmin için Tanrı Kelamını eğmiş büğmüş ve dünyaya, topluma yansıtmışlardır.
Reklam
Roma İmparatorluğu şehir proleteryası yeni din Hıristiyanlığı köle sahiplerine, onların siyasal işbirlikçileri olan imparatora ve yönetimine “baş kaldırı din’i” diye benimsemişlerdir. Alman köylüleri Luther’in papaya ve papalık kurumunun dünyevi kokuşmuşluğuna protestosunu (Protestanlık), kendilerini sömüren feodal eşrafa (toprak ağalarına) karşı “dinen meşrulaştırılmış” mücadele hareketine dönüştürmüşlerdir.
Dinleri / imanları onları itaatkarlık / tabiyet konumunda, yabancılaşma konumunda tutarak iktisadi ve siyasi düzeni kendileri için “meşrulaştırır”. Bunu da, mahrumiyetlerinin ve mağduriyetlerinin telafi edileceği bir “öbür hayat” vaadiyle yapar.
Sömürülenlerin mal mülkten yoksunlukları ve bunu gidermek için iktisadi içtimai yaşam koşullarını denetleyememeleri yani onlara yabancılaşmaları dinsel teslimiyetlerinde, dinsel yabancılaşmalarında yansıma bulur.
İnsanın ne ve nerede olduğunu onun bilinç halleri belirlemeyip ne ve nerede olduğu (işçi, işçilik; patron, patronu) onun bilinç hallerini belirler.
Reklam
Marx da şunu diyecekti: insan Tanrı’ya ne kadar çok yüce sıfatlar atfederse, kendisine kendisinde o kadar az yüce sıfat kalır. Öyleyse diye sürdürecektir Feuerbach, bu sorunun çözümü şurada yatmaktadır. Teoloji’nin (Tanrı hakkında konuşmanın) aslında (n) tersine çevrilmiş antropoloji (insan hakkında konuşma) olduğunun farkına varmak. Çünkü insanın Tanrı hakkında inandıkları aslında insanın kendisi hakkında inandıklarıdır. Tanrı iyidir, güçlüdür, şefkatlidir inancı; ben iyiyim, ben güçlüyüm, ben şefkatliyim inancıdır.
Feuerbach’a göre din bir “yabancılaşma” biçimidir. Çünkü onun merkezindeki Tanrı insanın bir dışsallaştırılmış, yabancı âleme yansıtılmış, yabancı varlık haline getirilip yabancılaştırılmış “ahlaki özü”dür.
“Din kalpsiz/vicdansız bir kapitalist toplumun kalbi/vicdanı, ruhsuz kapitalist iktisadi koşulların ruhudur. Din halkın, ezilmişlerin uyuşturucusudur.” Marx’ın bu sözü söylediği ortama din bağlamında bakıldığında, birbiriyle amansızca mücadele eden iki hareket ile karşılaşılır. Biri gittikçe artan “sekülerizm” (dinden bağımsızlık) ve din’e
Marx diliyle ifade edersek: Burjuva toplum biçimi (tez) zorunlu olarak kendisine karşıt güçleri, proleteryayı (antitez) doğuracaktır ve bu karşıt güçler o toplum biçimini yıkacaktır. Bu süreçte yıkılan burjuva toplumunun bazı değerleri kaybolabilir. Fakat neticede yeni bir toplum kuruluşuna girişilince, bu değerler (özgürlükler, inançlar, kabuller, davranış tarzları vs.) yeniden canlanabilir ve ikisinin birleşimi olan yeni bir toplum kurulabilir (sentez). İyi de, kolay mı? Kolay değil çünkü; (I) Hem ezilenlerin (proleteryanın) din’e sığınarak yabancılaşmayı sürdürmeleri, (II) Hem ezenlerin (burjuvanın, kapitalistlerin, aristokratların) kendileri lehine din’i istismar ederek yabancılaşmayı sürdürmeleri, (III) Hem de ezenlerin ezilenleri dine sığındırarak yabancılaşmayı sürdürmeleri ve sürdürtmeleri söz konusudur.
686 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.