Ahmed Yüksel Özemre sözleri ve alıntılarını, Ahmed Yüksel Özemre kitap alıntılarını, Ahmed Yüksel Özemre en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ahmed Celâleddin Dede:
“Dâr-ı dünya, ey birâder, köhne mihmânhânedir.
Dil veren vîrâneye, uslû değil dîvanedir.
Bir mukîm bulunmaz hâne-i eflâkde,
Cümle halk ehl-i sefer, âlem misâfirhânedir. ”
"Ve, dikkat etmişimdir, Kurban bayramlarının bir günü muhakkak yağmurlu olurdu. Rahmetli babaannem ise bunu: "Cenâb-ı Hakk'ın kurbanların kanlarını silmek için yağdırdığı rahmet" olarak yorumlardı."
"Bakınız bu kulağınıza küpe olsun! Ben hayatta bir tek şeyle iftihâr ederim. O da sizlerin ve benim gırtlağımdan tek bir haram lokmanın geçmemiş olmasıdır. Siz siz olun! Siz de hem kendi gırtlağınızdan ve hem de evlâd-ü ıyâlinizin gırtlaklarından haram lokma geçirtmeyin!"
Sayfa 179 - Münip Paşa Konağı'nda Terbiyemi VerenlerKitabı okudu
"Çocukluğumda Boğaziçi ve Marmara Denizi o kadar temizdi ki istisnâsız bütün vapur iskelelerinin önünde denizin dibi pırıl pırıl görünürdü. Hattâ Kuşkonmaz Câmii'nin rıhtımının altında, denizin içinde kalan bir kovuğa sığınmış baba, ana ve bir çocuktan müteşekkil bir fok balığı âilesi bile vardı. Bir müddet sonra, herhâlde tedrîcen artan kirlilikten tedirgin oldular ki ortadan kayboldulardı."
Sayfa 42 - Çocukluğumun ve Gençliğimin Üsküdar'ı (1935-1954)Kitabı okudu
Birçok san'atta behre sahibi olanların, "bin san'at" mânâsına gelen "hezârfen" tâbiriyle yad edildikleri bilinir. XVII. asırda, taktığı kanatlarla Galata Kulesi'nden Üsküdar'da Doğancılar semtine kadar uçmayı başaran Hezârfen Ahmed Çelebi de bunlardan biridir.
Nefsimi istilâ etmekte olan vehim ve hayal kuvvetlerinin tesiriyle, sürekli olarak, havf ve recâ arasında bocalamaktaydım. Cenâb-ı Hakk'dan karşıma bir mürşid-i kâmil çıkarmasını ve bu zâtın da derdime merhem olmasını niyâz etmekteydim.
Bu hâtıratta zikri geçmiş olan herkesi hasretle ve minnetle yâd ediyorum. Cenâb-ı Hakk'dan: âhirete intikal etmiş olanlara rahmet, hayatta olanlara da hayırlı uzun ömürler niyâz ediyorum.
Üsküdar, Pazartesi 7 Mart 1994
Eski Üsküdarlılar Osmanlı'nın zarâfet, diğerkâmlık ve lisâna hâkimiyetini aksettiren üslubları, zarâfetleri, iz'anları, yol yordam bilmeleriyle parmakla gösterilir kadar azınlıkta kalmışlardı. Üsküdar'ın san'atkârlarının, ediblerinin, şâirlerinin, sôfilerinin ve meşâyihinin soyları hemen hemen tükenmişti; hâlâ mevcûd olanlar ise kendilerini herkesten gizliyorlardı. Hele Üsküdar'ın o renkli meczûbîninden kimse kalmamıştı.
Üsküdar'da artık, renksiz bir avâmîlik kol gezmekteydi.
Sâim Efendi Amca, ibrikteki su bittiğinde, onu doldurmak yahut da abdest almak üzere iki dükkân ötedeki sokağın içinde Gülfem Hatun Câmii'ne her gittiğinde abdest musluklarının su deposuna, harcadığı suyun en az on mislini deponun emme basma tulumbastyla muhakkak çekip basardı.
Ama bilinmelidir ki herkes Ezel'de kendisi için takdir edilmiş olan maddî ve mânevî rızıklara kavuşur. İnsan şer'an her türlü tedbiri almakla yükümlüdür ama kaderin hükmünün önüne geçmek mümkün değildir. Allah sabrınızı artırsın!