“Osmanlı devletinin tek ve mutlak egemeni olan padişah, kendi otoritesine yönelik en küçük bir sınırlama girişimi ve kendi dışında bir otoritenin ortaya çıkmasını, egemenliğini sürdürebilmek için ortadan kaldırmak zorundaydı..”
"Vezir-i âzamın serdarı ekrem olarak bulunduğu sıralar yetkileri sonsuzdur. Bütün tevcihat, aziller, tayinler, nefiy ve idamları padişaha sormadan icra ettirir; zira seferde onun emri ferman demekti."
"İnfaz, eğer boğulmak yahut asılmak suretiyle icra edilmişse, ölünün başı muhakkak kesilir ve kesilen kafa, içi bal dolu kıl torbalar içine konarak İstanbul'a gönderilir. Çoğunlukla katle memur edilmiş olanlar bu kesik kafayı da yanlarında götürürler ve İstanbul'a vardıklarında, fermanın ne şekilde icra edildiğini bildirir bir yazı ile teşhir edilmek üzere bu kafayı teslim ederler."
"Kendisine düşman olan bir Musevi tarafından Vezir-i Âzam Derviş Paşa'nın saraya tünel kazdığı uydurulmuş ve aleyhtarlığı tarafından bu haber I.Ahmed'e duyurulunca o, hiçbir soruşturmaya lüzum görmeden Paşa'yı derhal huzurunda katlettirmiştir."
II.Mehmed, şahsında Osmanlı padişahı tipini yaratmış olan ilk hükümdardır. Artık Padişah "hâkim-i mutlak" olmuş, kamu hukuku tamamen onun idaresine göre düzenlenmiştir. Şeriat ise, yalnız özel hukukta hâkim kalabilmiştir.
Moğolların devleti, C e n g i z H a n (1167-1227) ile başlamıştır(1206'da Nayman kabilesinin yenilgisi Moğol Devletinin başlangıcı sayılabilir). Bu devre ait en önemli kaynaklardan birisi sayılan «Moğolların Gizli Tarihi»nde * han’ın idam cezası verme yetkisi en açık bir şekilde görülmektedir. Büyük askerî dehası ile mutlak bir hükümdar olan C e n g i z , han seçildiği gün şu emri vermiştir : «Hainlerin boynunu koparınız, küstahların göğsünü parçalayınız »
Bütün bu gerçekler bilinmediği içindir ki günümüzde Cumhuriyetin kuruluş ve yaşam felsefesini yerden yere vurup "ılımlı islam" gibi ne içerdiği belirsiz bir kavrama dayanılarak,müthiş ve görülmemiş emeklerle kurulan ulus-devletimiz çökertilmek istenmektedir.
...hükümdar katl emri verebilmek için ulemadan izin istemiş, ulema da bu sefer «şer'î maslahat değildir, nasıl emredildi ise öyle yapılsın» şeklinde cevap vermiyerek, bilâkis ekseriya bu katl isteğinin «şer’i» olduğunu belirtmiştir.