Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alaattin Bilgi

Alaattin BilgiKapital Okuma Kılavuzu yazarı
Yazar
Çevirmen
8.6/10
5 Kişi
8
Okunma
5
Beğeni
1.744
Görüntülenme

Alaattin Bilgi Gönderileri

Alaattin Bilgi kitaplarını, Alaattin Bilgi sözleri ve alıntılarını, Alaattin Bilgi yazarlarını, Alaattin Bilgi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Altın
Altın; sarı, göz kamaştırıcı, değerli altın! Bunun şu kadarı, karayı ak, çirkini güzel, Eğriyi doğru, adiyi soylu, yaşlıyı genç, korkağı yiğit yapar. ... Ah tanrılar nedir bu? Niçin bu Rahiplerinizi, uşaklarınızı yanınızdan kaçırır; Çeker güçlü insanların yastıklarını başlarının altından; Bu sarı köle Din de kurar, din de bozar, kutsar lanetliyi; Hayran eder herkesi kocamış cüzamlıya; Hırsızlara yer, senatörlere kürsüde Ün, şan, saygınlık kazandırır; Odur geçkin dullara yeniden koca bulan; ... Gel lanetli maden. Orta malı orospusu insanlığın.” (Shakespeare, Atinalı Timon)
Meta nedir?
Öyleyse, aslında meta neydi? Meta önce, insanın belli bir gereksinimini karşılayan, sonra da bir başka şeyle değişilebilen bir nesneydi. Meta olabilmesi için emek ürününün her şeyden önce insanın herhangi bir gereksinmesini (buğday, masa, nal, tablo gibi) karşılaması, ikinci olarak da, başka şeylerle değişilmeye elverişli olması gerekiyordu. Köylünün, kendi doğrudan tüketimi için yetiştirdiği buğday onun beslenme gereksinmesini karşılıyordu, ama bunu atının nalıyla değiştirdiği anda meta niteliğini kazanıyor ve böylece buğday ile nal, bir yandan köylünün, öte yandan nalcının gereksinmelerini karşılayan, değişime konu olabilen nesneler, metalar halini alıyorlardı. Demek ki, doğrudan tüketim için değil, ama değişim için, satış için üretilmiş ürüne, ekonomi-politikte meta adı veriliyordu.
Reklam
Kapital’in Fransızca basımına yazdığı Önsöz’de Marx, “Bilime giden düz yol yoktur ve ancak onun dik patikalarında yorucu tırmanmaları göze alanlar aydınlık doruklarına ulaşabilirler,” der. (s. 31)
Felsefe Defterleri’nde Lenin, Marx’ın, sermaye analizini şöyle tanımlar: “Kapital’de Marx, ilk olarak, burjuva (meta) toplumun en yalın, en sıradan, en temel, en yaygın ve en gündelik ilişkisini, milyonlarca kere karşılaşılan bir ilişkiyi, yani metaların değişim ilişkisini çözümler. Bu çok yalın görüngü (burjuva toplumunun bu ‘hücresi’) içindeki çözümleme, modern toplumun bütün çelişkilerini (bütün çelişkilerin tohumlarını) açığa çıkartır.”57
Kapital’de bu çıkış noktası, en yalın somut ekonomik öge olan metadır.
Reklam
Marx, hiç kuşkusuz, kapitalizmden sosyalizme geçişin zorunluluğunu bu, Yadsımanın Yadsınması yasasından çıkartmamaktadır. O bunu, kapitalist üretim biçiminin hareketine egemen olan yasanın somut analizinden çıkartmaktadır. Ne var ki, bir kez, saf gerçeklere dayanan çözümlemesinin gücü üzerinde bir sonuca ulaşınca, kapitalizmin doğuş, gelişme ve çöküşünün bu Yadsımanın Yadsınması yasasına uygun olarak yürüdüğünü ifade eder ve vardığı bu sonuç ona, geleceğin toplumunun özellikleri de dahil, bütün sürecin temelinde yatan mantığı kavramasına yardımcı olur. İşte Marx’ın bu yasayla ilgili materyalist görüşü ile Hegel’in idealist görüşü arasındaki temel farklılık burada yatar.
Kapital, kapitalizmin ekonomik sistemi içerisinde, çıplak gözle görülebilen ve görülemeyen görüngüleri doğru olarak yansıtan bilimsel kategorilerin gelişmiş ve tutarlı bir sistemidir. Aynı zamanda, Kapital’in mantığının yasaları ile metodolojik ilkeleri, başka sosyo-ekonomik formasyonların incelenmesinde de uygulanabilir. Aslında bunlar, ekonomi-politiğin çerçevesinin çok ötelerinde pek daha geniş bir önem taşırlar. Felsefe Defterleri’nde Lenin, “Marx’da, burjuva toplumunun diyalektiği, diyalektiğin yalnızca özel bir durumudur,” der.50
bu kitap üzerine, sessizce katlanılan bitip tükenmez üzüntüleri, tasaları, acıları açıklayabilecek gizli bir öykü yazabilirim. Ve eğer işçiler, sırf onlar ve onların çıkarları için yazılan bu yapıtın tamamlanması için katlanılan özveriyi bir bilseler...” Jenny Marx
Ütopik Sosyalizm 19. yüzyıl ütopik sosyalizmi Marksizmin üçüncü teorik kaynağıydı. Ütopya sözcüğü, büyük İngiliz düşünürü ve devlet adamı Thomas More’un (1478-1535) 16. yüzyılın başında yayımlanan kitabının başlığıydı ve “var olmayan bir yer” anlamına geliyordu. Thomas More büyük toprak sahibi İngiliz aristokrasisinin keyfi ve zalimce hareketlerine cesaretle saldırabilen büyük bir insandı. Bunlar, köylüleri ekip biçtikleri topraklardan sürüp çıkarmışlar ve hızla gelişen yünlü sanayisine hammadde sağlayabilmek için köylülerden “temizlenen” topraklar üzerinde koyun yetiştiren büyük çiftlikler kurmuşlardı. İşlenen topraklar şimdi, otlak haline gelmişti. Bu ve benzeri acımasız gerçeklerin karşısında More kitabında, özel mülkiyetin bulunmadığı, zenginliğin ve fakirliğin ortadan kalktığı, bir yanda yan gelip yatanlarla öte yanda bir lokma ekmek için bütün gün ter dökenlerin olmadığı ideal bir toplumsal sistemi anlatıyordu.
Reklam
Ne var ki Hegel’in diyalektiği idealist bir temele dayanıyordu. Çünkü o, her şeyin özü, “Mutlak Fikir”dir diyor ve diyalektik hareketin bütününü onun gelişmesine bağlıyordu. Mutlak Fikrin gelişmesi, Hegel felsefesine göre “mutlak gerçek” biçiminde son buluyordu. Böylece kendi felsefi sistemini, insan düşüncesinin ve genellikle her tür gelişmenin en son hedefi olarak görmesi, her şeyi sürekli bir hareket ve sonu gelmez bir değişme içinde kabul eden kendi diyalektik yöntemi ile tam bir zıtlık teşkil ediyordu. Hegel felsefesinin bu noktada çıkmaza girmesi onun politik görüşleriyle tam bir uyuşma gösterir. Çünkü o, toplumun gelişmesinde tepe noktası olarak sınırlı monarşiyi görüyor ve yapılacak tek şey, Prusya devlet sisteminde, burjuvazinin gereksinmelerini karşılayacak bazı “iyileştirmeler” yapmaktır diyordu. Hegel’in diyalektik yöntemi ile kendi felsefi sistemindeki bu metafizik sapma, o sıralar Alman burjuvazisinin içerisinde bulunduğu tutarsızlığı yansıtır. O burjuvazi ki bir yandan feodalizmin koyduğu bağları kırmak istemekte ama bunu devrimci yollardan yapmaya yanaşmayarak, gerici güçlerle uzlaşmayı tercih etmektedir.
287 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Asıl amacı, kapitalist üretim sürecinin eleştirel bir çözümlenmesi olan Kapital’de Marx’ın, yeni kurulacak toplum düzeninin ayrıntılı bir tablosunu çizmesi beklenemezdi. Engels bir yazısında şöyle der: “Bu kitapta (Kapital’de) bin yıl sürecek bir komünist toplumda nelerin olup biteceğini öğreneceklerini sananlar düş kırıklığına uğrayabilirler. ... Marx, her zaman olduğu gibi burada da devrimcidir. ... Ama toplumsal dönüşümden sonra ne olacağı konusunda bize yalnızca bazı ipuçları vermekle yetinir.”72 Böyle olması da çok doğal; çünkü Marx, kâhin değil bilim adamıydı. Kapital’de, kapitalist üretim biçimini diyalektik yöntemle inceliyor, hem bir bütün olarak kapitalizme ve hem de kapitalist ekonominin her kategorisine tarihsel açıdan yaklaşıyordu. Kapital’de eğer, geleceğin toplumuyla ilgili ipuçları veriyorsa bunu, sosyo-ekonomik yapının tarihi gelişim süreci içerisinde geçeceği evreleri, geçmiş-gelecek çizgisi üzerinde bilimsel olarak saptadığı için yapabiliyordu. Geleceğin toplumu bir ütopya değil, toplumsal gelişmenin zorunlu bir ürünüydü.
Kapital Okuma Kılavuzu
Kapital Okuma KılavuzuAlaattin Bilgi · Evrensel Basım Yayın · 20055 okunma
Emek-gücünün değeri, yalnız bilfiil çalışan işçinin değil, bütün işçi ailesinin yeniden üretimi için gerekli metalarca belirlendiği için, bir ailede çalışan üye sayısı ne kadar artarsa, emek-gücünün yeniden üretim gideri de o kadar yayılmış olacak ve dolayısıyla her birine daha az ücret ödenilecektir. Böylece makine, yetişkin işçinin emek-gücünün değerini düşürmüş olacaktır. Şimdi dört kişilik bir ailenin emek-gücünün satın alınması eskiye göre daha pahalı olabilir ama artık bir yerine dört kişinin artı-emeğine el konulmaktadır; dolayısıyla emek-gücü fiyatında bir düşme olmuştur. Makine, sermayenin sömürücü gücünün konusu olan insan malzemesini artırdığı gibi, bu sömürünün derecesini de yükseltir. Makine, işçi ile kapitalist arasındaki karşılıklı ilişkide de bir devrim yapar. Daha önce piyasada yüz yüze gelen işçi ile kapitalist serbest meta sahipleri olarak bir değişimi gerçekleştiriyorlardı. Ama şimdi kapitalist, çocukları ve kadınları da satın almaya başlamıştır. Aile reisi olarak işçi daha önce, şeklen sahip olduğu kendi emek-gücünü satardı, şimdi ise karısını ve çocuğunu da satar duruma gelmiştir. Ünlü deyimi ile o, “Artık bir köle tüccarı gibidir.” Karl Marx/409
Sayfa 211Kitabı okudu
Kapital’in yöntemi, Marx’ın, ilk kez 1840’larda formüle etmeye başladığı materyalist diyalektik ve materyalist tarih görüşünün bütün temel önermelerini içerir. Birinci cildin ikinci basımının Sonsöz’ünde Marx, şöyle yazar: “Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan beyninin yaşam süreci, yani düşünme süreci –Hegel bunu ‘Fikir’ (İdea) adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür– gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca ‘Fikir’in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.