Sadece İslam değil, bütün dinler, potansiyel olarak tehlikelidir— özelikle, inananları, kutsal metinleri ciddiye aldığı ölçüde tehlikelidirler; çünkü kanıt yerine vahiylere dayanmak,* rasyonel tartışma olanağını baltalar. **
*Daha açık olmak gerekirse, kutsal metinleri tartışılmaz kanıtlarmış gibi gördükleri için. Örneğin, Mel Gibson, İsa'nın Çilesi (2004) filminin, Yahudileri, İsa’nın çarmıha gerilmesinden sorumluymuş gibi sunduğu yönündeki eleştirilere, filmin İncil’e tamamen sadık olduğunda ısrar ederek (bu yanlış çıktı, ama konumuz bu değil) yanıt verdi (bkz. ABC NEWS 2004 ve Boyer 2003). Dile getirilmeyen varsayım, elbette, kutsal metinlerin, İsa’nın hayatı hakkında doğru ve gerçek bir bilgi verdiğidir. Peki bu varsayımın kanıtı nedir? Neden (bilginlerin çok önceden saptadığı gibi) olayların geçtiği zamandan on yıllar sonra, birden fazla yazar tarafından yazılmış (ve kendi içinde tutarsız) olan bir dini propaganda eseri, asıl gerçek olarak görülsün?
** Daha açık olarak ifade etmek gerekirse, sorun, dindar insanlar, kutsal metinlerini, kutsal metinler olarak ele aldıklarında ortaya çıkar. İsa'yı ya da Muhammed’i (ya da Buda'yı, Marx’i, Freud’u, Shakespeare’i, George Bush’u) ebedi bir bilgelik kaynağı olarak görmekte sorun yoktur; ancak, düşüncenin ünlü bir kaynağı olmasının, onun değerlendirilmesiyle ilgisi olmadığı fark edilmelidir; bu sayede, söz konusu düşünceleri doğrularken, bağımsız rasyonel argümanlar kullanmaya özen gösterilebilir.