Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alper İplikçi

Alper İplikçiTarih Felsefesi yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
825
Görüntülenme

Alper İplikçi Gönderileri

Alper İplikçi kitaplarını, Alper İplikçi sözleri ve alıntılarını, Alper İplikçi yazarlarını, Alper İplikçi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir tohumdan çiçek nasıl çıkarsa, şimdiki zaman geçmişten o şekilde gelir.
168 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Kendi adıma, kesinlikle yanlış kitap seçimi oldu. Hoş, kitabı da ben seçmedim; bir arkadaşım okumam gerektiğini düşündüğü için vermişti. Bir nevi kısa bilgilendirici yazıların toplamı olarak düşünülebilir bu kitap. Sanki daha fazla söz söylenecek bir alan tarih felsefesi ya da benim bu konulardaki kısıtlı bilgim bu kitabı tam anlamıyla yorumlamama elverişli değil. Tadı yoktu kitabın, tarih bölümünden mezun bir arkadaşıma göreyse doğru seçim değil en başından; tarih felsefesi için başka kaynaklardan okuma yapmak daha doğru olabilirmiş -şimdilik bu kaynakların neler olduğunu hatırlamıyorum, ancak merak eden olursa yeniden öğrenebilir ve buraya da ekleyebilirim-. Fakat nihayetinde, genel anlamda bilgi sahibi olmamı sağlayarak tarihe yaklaşımlar çerçevesinde tarihe yönelik eleştirel bir bakış açısı oluşturma sürecimi olumlu etkiledi diyebilirim. Hakim olmadığım halde, böyle bir alana başka kitaplardan dahil olmayı ben de önerebilirim sanıyorum. Dikkatli okumalar.
Tarih Felsefesi
Tarih FelsefesiM. Hanifi Macit · Pegem Akademi Yayıncılık · 20175 okunma
Reklam
Foucault, Nietzsche gibi bütün modernist tarihin iddialarını son tahlilde geçersiz görür ve naif ampiristlerin “zaman ötesi ve özsel” olduğuna inandıkları tarihsel hakikatleri tespit etme çaba ve arzularını elinin tersiyle iter. Ampirizmden kesin bir kopuş olarak ifade edilebilecek olan bu yaklaşım açısından; nesnellik iddiasının kendisinin tarihsel ve kültürel bir kurmaca olduğu göz önüne alınırsa, herhangi bir şeyi nesnel olarak bilmenin mümkün olmadığı da görülecektir.
Sayfa 150Kitabı okudu
Popper açısından tarihe bir hedef koymak ve onu yasalar çerçevesinde işleyen bir süreç olarak değerlendirmek sadece bir yanılgıdır. Tarihe bu türden yüklemeler yalnızca tarihi “bir şeyin tarihi olmaklığa” indirgemekte, genel içerisinden seçilen özel olgulara bir açıklama getiren fonksiyonuna düşürmektedir.
Sayfa 134 - 135Kitabı okudu
Collingwood, F. Bacon’ın doğa bilimleri hakkında yaptığı çıkarımının gerçek tarihsel yönteme uygulanacağını söyler ve Bacon’ın ‘bir doğa bilimcinin doğayı sorguya çekmesi gerekir’ düşüncesini bilimsel tarih açısından da ‘soru’nun gerekliliği, kime ait olacağı ve yanıta etkisi bağlamında önemser. Çünkü ona göre soru, tarihçiye ait olmalı, yanıtlar ise sorularla işkence masasına oturtulan yetkelerden alınmalıdır.
Sayfa 120Kitabı okudu
İnsan sadece tabiatın değil, aynı zamanda tarihin de bir elemanıdır ve doğanın lehine olacak biçimde tarih, metafiziğin ihmaline maruz kalmıştır.
Sayfa 111 - Oswald SpenglerKitabı okudu
Reklam
Hegel açısından dünya tarihi, Tin’in, kendini göstererek açtığı, kendinde olduğu halin (başlangıçtaki halinin) bilgisine ulaşabilmek için kendini işlediği alandır. Buna göre dünya tarihinin amacı da Tin’in kendi öz bilgisini elde etmesiyle bu bilgiyi nesnel hale getirip, kendini nesnel bir biçimde gerçekleştirmesine yöneliktir. Tarihsel süreç, başlangıçta içerikten yoksun olan özgür Tin’in içerik kazanarak tekrar özgürlüğüne dönüş çabasından başka bir şey değildir.
Herder, tarih felsefesi yaklaşımlarında tarihsel alanda ilerlemeye yönelik bir yasanın olduğunu reddederek tüm tarihi kapsayan bir ortak idenin, varsa bile bilinemeyeceğini vurgulamıştır. Ona göre insan toplulukları kendi bulundukları dönemin şartları çerçevesinde ve kendi özgünlükleriyle incelenmelidir.
Eğer ki insanlar kendilerine ahlaki bir hedef koyup buna göre yaşamlarını sürdürürlerse ve tarihin arka planda böyle bir yasaya göre işlediği kabulüne göre eylemde bulunurlarsa, ilerleme ve özgürleşme konusunda insanlık olarak ciddi atılımlar gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla Kant’ın tarih felsefesinde “olanı betimlemek”ten ziyade “olması gerekeni” vurgulama söz konusudur.
Ona (İbn Haldun) göre, sosyal hayatın, kendine has kuralları ve kendinden ayrılamayan özellikleri vardır. O, sosyoloji ilmini, “İlm-i Tabiat-ı umran” (bilimlerin kaynağı) olarak tanımlar. Bu ilmin, siyaset, ahlak, hitabet ve başka bilimlere benzemeyip kendi başına ve ayrı ilkeleri olan bir ilim olduğunu belirtir. Tarihçilerin de bunu bilmesi ve tarih yazmak için sosyal hayatın inceliklerini kavraması gerektiğini şart koşmuştur.
Reklam
Augustinus’a göre Cennet’ten düşüşten dolayı insanlar, doğal olarak sosyal değildir. İnsanlar daha çok bencildirler ve düzene, itaate ve toplumsal iş birliğine zorlanmak için devlete ihtiyaç duyarlar. Devlet olmazsa anarşi ortaya çıkar.
Tarih, siyaseti gerekçelendirir ve ona çeşitli referanslar sunar. Lakin unutulmaması gereken, tarihin haklı davalar için gerekçe üretmesinin meşru olduğudur; haksız davaların gerekçelendirilmesi sureti ile inşa edilecek gelecek, haklardan/refahtan yoksun olacaktır.
Tarihe eleştirel bakış, ona yalnızca okuyucu olarak eğilmemek gerektiğini öğretmektedir. Buna göre tarihi olaylar ve belgelerin, neye göre ifade edildiği anlamlandırılmaya çalışılacaktır.
Bugünün değer, tutum ve alışkanlıklarından bağımsız olarak geçmişi anlama ve açıklamaya çalışmak geçersiz bir etkinlik olacaktır.
Olgular tarihçi onlara başvurunca bilgi vermektedirler; olgulara nasıl bir sıralamaya göre veya ne gibi bir bağlam çerçevesinde öncelik verileceğinin kararı tarihçiye aittir. Bu ise tarihçinin veya tarihçilerin zaman zaman mutlak hakikatmiş gibi bize sunduklarının aslında olgular çokluğu içinden seçilenler olduğunu unutmamayı gerekli kılar.
Sayfa 2 - 3Kitabı okudu