Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atilla Mehdigil

Atilla Mehdigilİkinci Yalta yazarı
Yazar
6.8/10
5 Kişi
36
Okunma
2
Beğeni
587
Görüntülenme

Atilla Mehdigil Gönderileri

Atilla Mehdigil kitaplarını, Atilla Mehdigil sözleri ve alıntılarını, Atilla Mehdigil yazarlarını, Atilla Mehdigil yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cehalet
... Varlığın ilmini araştırdıkça imanımın daha da güçlendiğini ve şuurumun attığını hissediyordum. Cehalet ne kadar da kötü bir şeymiş. Bütün bunlardan habersiz bir ömür geçirmek ne de büyük bekbahtlıkmış. Hakikaten dünyanın sahte şatafatlı hayatı insanın gözlerini kamaştırıyormuş da hakikatleri görmesini engelliyormuş ...
Tövbe
Şöyle bir şansım var ki o da hâlâ dünyada oluşum ve tövbe fırsatımın var olması... O halde şu cehaletin pençesinden kurtulmalıyım ...
YenidevirKitabı okudu
Reklam
İnsanın varlığı
Bunca varlık arasında sadece bir varlık vardı ki onun yaratılışı diğerlerinden çok farklıydı! Evet, sadece bir varlık ki o, hem madde ve hem de mânâ Âlemi'nin varlığıydı. Peki kimdi bu varlık? Evet, kimdi bu varlık? İşte o insandı. Yani ben. Ben, İnsan...
Sayfa 20 - YenidevirKitabı okudu
177 syf.
·
Puan vermedi
Siyasetle uğraşan ya da merakı olanların daha fazla ilgisini çekeceği, küresel dünya düzenin, emperyalizmin, siyonizmin ismini bir kez duyanların dahi okuması gereken bir kitap. Evanjelizm, Arz-ı mev'ud gibi konuları inceleyen yazar, yaratılışımızın ilk zamanlarından bugüne konuyu ele almış, siyonistlerin yıllardır yapmakta olduğu planların ne kadarını hayata geçirdiler, ne kadarı için uğraştırlar ve bu amaçlar uğruna hangi yolları izlediler gibi bir çok konuya değinmiş. Onlar Batıl davaları için bu kadar uğraşırken biz Müslümanların halen daha uyuması ne kadar acı, bu kitapta biraz olsun gerçekleri yüzümüze vuruyor.
İkinci Yalta
İkinci YaltaAtilla Mehdigil · MGV Yayınları · 201735 okunma
“Milattan sonraki üçüncü binli yılların, bilim ve teknolojideki bunca gelişmişliği karşısında insanlığın aslında mutlu bir hayat sürmesi mümkünken, Ortaçağ karanlığının bir takım bağnazlıklarına ram edilmesi utanç verici bir durum değil de nedir?”
“Hâk, ilahî kanunlar çerçevesinde insanlığın saadetini esas alan sistemler manzumesidir. Bâtıl ise dünyalık menfaatler peşinde olanların hile ve desise üzerine kurdukları hegemonya sistemin adıdır.”
Reklam
Özetle, batılıların talepleri doğrultusunda adına demokratik denilen adımlar atıldı/atılıyor. Çok az sayıdaki halk yararina görünen reformlar dahi zamanla aleyhe dönüşüyor!
Sayfa 158Kitabı okudu
"Siz Müslüman kaldıkça bu birliğe üye olamazsınız." diyorlar. Tipkı Lozan'da dedikleri gibi. O halde ne olacak? Hristiyanligi kabul edeceksiniz. Tabii bu birden bire mumkun olmazdı. Peki, nasıl olacak? Aşamalı olacak. Birinci aşama Avrupa Birliğine girmenin çok elzemmiş gibi gösterip milleti buna alıştirarak. Ikincisi, uye olmadan Avrupa Birligi Anayasası'nı imzalayarak. Yani "Biz bu anayasadaki maddelere uyacağız." demek. Tabi bu anayasada ne var ne yok, milleti bu konuda aydınlatmadan. Imzadan sonra neler oldu? AB uyum yasaları çerçevesinde ulkemizde zina suç olmaktan çıkarıldı, domuz eti kasaplik etler arasına alındı, eşcinsel evliliklere kapI aralandı, yabancı sermaye ülkeyi adeta istila etti, yerli üretim frenlendi ve aşiri ithalat nedeniyle sanayi ve tarımımız iflas etti, kültürümüz gorülmemiş bir şekilde dejenere oldu.
Sayfa 110Kitabı okudu
Nihayet Selahaddin Eyyubinin ölümünden sonra yaşanan bir takım iç karışıklıklar ve sonrasında yapılan anlaşma neticesinde Kudüs, yaklaşık 40 yıl sonra yeniden batılıların yönetimine devredildi. Onların hâkimiyeti ise bu topraklarda 60 yıl kadar hüküm sürdü. Daha sonra Müslüman Türkler 1250'de Mısır bölgesinde kurmuş oldukları Memlûk devleti ile 1290'li yıllar itibariyle Filistin topraklarında yaklaşık 220 yıl sürecek hakimiyet elde ettiler. Yahuderin Memluklular döneminde de Filistin topraklarına dönmesine müsamaha gösterildi.
YAHUDİLER VE FİTNE... Hristiyanların haçlı seferleri neticesinde 1099-1187 yılları arasında 88 yıl süreyle yine batılılar, Filistin toprakları üzerinde hâkimiyet sağladılar. Ancak, onların Müslüman halka yaşattıkları mezalim karşısında Selahattin Eyyubi'nin düzenlediği seferle Kudüs yeniden Islâm toprağı oldu. Bu donme sürgündeki yahudilerin de kısmen Kudüs'e dönmesine izin verildi. Böylelikle bin yılı aşkın bir sure sonra yahudiler, yeniden Arz-1 Mev'ud hayalleri kurmaya başladılar. Tabii bununla beraber de fitne kendini göstermiş oldu. Nihayet Selahattin Eyyubi Nin olumunden sonra yasanan bir takım iç karışıklıklar ve sonrasında yapılan anlaşma neticesinde Kudüs, yaklaşık 40 yıl sonra yeniden batılıların yonetimine devredildi.
Reklam
Kudüs, Hz.Muhammed'in vefatından altı yıl sonra 638'de Hz.Ömer'in Fethi neticesinde ilk defa İslâm toprağı oldu. Kubbetüssahra bu dönemde inşa edildi. Halifeler dönemi, Emevi ve Abbasi devletleriyle birlikte 450 yıla yakın Arapların hâkimiyetinde kaldı. 1071'de Selçuklular'ın Anadolu'ya girmeleriyle birlikte Kudüs de Türk topraklarına dahil olmuş oldu.
Tevrat'in öğretileri sürgündeki Yahudileri bir takım kararlar almaya zorluyordu. Zamanla çeşitli fitneler üreterek bulundukları ülkelerin İçişlerini karıştırdılar. Binli yıllarda fitneleri oldukça tehlikeli boyutlara ulaştı ki bu sebeple 1290'da İngiltere'den, 1394'te Fransa'dan ve 1492'de de İspanya'dan kovuldular..
Tarih şeridi gözden geçirildiğinde görülüyor ki dünyada bazen hakkı üstün tutan medeniyetler hakimiyet kurmuş, adaleti sağlamış, hükmettikleri coğrafyaya barış ve huzur getirmişler; bazen de bâtılı üstün tutan medeniyetler hâkimiyeti ele geçirmiş ve ne yazık ki dünyada zulüm, kan, gözyaşı ve ardı arkası kesilmeyen vahşetler işlemişlerdir.
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.