İnsan kızdığını da kırıldığını da, hatta nefret ettiğini de özlermiş; çünkü özlem, kalbin ona kapısını açmasını beklemez, aksine tüm kilitleri arkasında sakladığı duyguyla kırar geçermiş...
Bence keşfedilmemiş topraklara ayak basmak daha değerlidir; çünkü orada senin adımların, senin anıların iz bırakır. Yoksa kalabalıkta kaybolmaya mahkûm olursun.
Kaçmak, insanın kendini kandırmasından başka bir şey değilmiş. Bunu anladım geçen zamanda. Bir de düşünmenin hissetmenin yanında ne kadar acısız olduğunu... Öyle ya, işin içine kalp girdiğinde beyin nasıl da kaybediyormuş tüm vasıflarını...