Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Bekir Şahin

Bekir ŞahinDeizmin Sosyolojisi yazarı
Yazar
7.0/10
4 Kişi
18
Okunma
1
Beğeni
733
Görüntülenme

Bekir Şahin Gönderileri

Bekir Şahin kitaplarını, Bekir Şahin sözleri ve alıntılarını, Bekir Şahin yazarlarını, Bekir Şahin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dinin araçsallaştırmasındaki asıl amaç dindar görünmek değil, dindar görünmenin avantajlarından fayda sağlamaktır. Dini önderlerin ve dini eğilimini sembollerle pekiştiren biseylerin davranışları ile ahlaki derinlikleri birbiriyle tutarlı olmak zorundadır.
Günümüz toplumunda, çağın sağladığı rahat hayat sürme gayesi, toplumu dini hassasiyetten uzaklaştırmakta ve yaşam tarzını kendi isteklerine göre şekillendirme gayretiyle sonuçlanmaktadır. Dünyada olup biten ne varsa hepsine pragmatik bir bakışla yaklaşarak, kendisine fayda sağlayacak şeylere yönelim artmaktadır. İhtiyaç duyduğunda dine yakın duran, ihtiyacı kalmadığında din yokmuş gibi bir hayat süren bireylerin bu duruma gelmesinde toplumun önceliklerinin ve özellikle ailenin etkisi oldukça fazladır (Mengüç, 2019, s. 29).
Reklam
Auguste Comte, “Üç Hal Yasası” kanunu ile insanlık tarihini “Teolojik, Metafizik ve Pozitif” olmak üzere üç döneme ayırmıştır. Comtu'un yenilikçi yaklaşımlarla toplumu yeniden inşa etmek istediği, bu amaca ulaşabilmek için ise, toplumsal olayların teolojik ve metafizik aşamalardan uzaklaşarak pozitif aşama dediği bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerektiği tezini savunmuştur. Ona göre, bilim ve din kesinlikle birbiriyle uyum içinde olamayacak iki unsur olarak görülmüştür. Dolayısıyla, bu tezleri öne süren Comte'un, bütün dinleri reddettiği bilinmektedir. Fakat toplumda dinlerin yerine ikame edilecek ve boşluğu dolduracak bir dinin gerekliliğini de vurgulamıştır. Bunun için de topluma pozitif bilimlerden oluşan bir din önerisinde bulunmuştur (Comte, 2012, s. 27).
Modern toplumların gündelik hayatı, gün geçtikçe artan bir şekilde, farklı anlam sahalarından edindiği ithallerle şekillenmektedir. Kitle iletişim araçları, popüler kültür gereçlerini bir form içerisinde sunar ve insanlar bu formlardan kendine uygun gördüğü parçayı alarak, kendi eylem dürtüsünü içselleştirir, Bu ithal edinimler, hem gündelik rutinimizin hem de bu rutini aşan anlam dünyamızın toplumla ilgili kısmının gidişatına yön veren araçlardır (Berger & Luckmann, 2016, s. 27). Toplumun gündelik hayatını etkileyen bu ileti araçları, bireyin varoluşuna anlam katan tüm dışsal şartlarından radikal bir kararla dönüşümüne sebebiyet vermektedir. Bu inanılmaz dönüşümün motor gücü, sıkça belirtildiği gibi, son dönemlerin bilim temelli teknolojisidir.
Toplum tarafından çerçevesi çizilmiş kültürel sınırları aşma isteğinde olan birey, farklı yolları deneyimleyerek yeni bir yol bulma gayretinde oldukça, tökezlemeye o ölçüde elverişli hale gelebilmektedir (Ataman, 2007, s. 507). Toplumda farklı olma isteğinde olan ve aradığını bulunduğu toplum yapısında bulamayan bireyler, deizm gibi düşünce akımlarının sınır koymaksızın ortaya attığı özgürleştirici vaatlerini dikkate alabilmektedirler. Bireyin özgür olma istegi, aslında farklı olma eğiliminden kaynaklanmaktadır. Bu farklılık arayışıyla eşsiz olmaya çalışan birey, “öteki” olarak gösterilen deizm gibi akımları kendine yakın bulabilmektedir.
Modernleşmeyle birlikte kaos, anomi ve anlam kaybının, hiç süzülmeden, eleştirilmeden aracısız bir şekilde içselleştirilmesi, " kapkaççı zihniyet” duvarları arasında sıkışıp kalma riskini beraberinde getirmektedir (Göle, 2009, & 142).
Reklam
Sekülerleşme de küresel boyutlarda dünyayı kapsayan bir görüşün ürünüdür. Bu süreç sadece insanın basit görülebilecek yaşamsal standartlarını değiştiren bir program değildir, aynı zamanda onu yerinden eden, kendisine ve kendi dışındaki dünyaya yabancılaştıran, insanın biz idrakini ben idrakine devşiren; varoluşunu anlamsızlaştırıp, kaygılarını sadece yemek, içmek, barınmak ve haz peşinde olmak gibi basit bir temele indirgeyen projenin ürünüdür. Sekülerleşme, dinin pratik hayatta mutlak referans alınan bir olgu olmaktan çıkmasını, inanç boyutunun ise, bir kanaat haline dönüşmesine sebep olmuştur (Öztaş, 2006, s. 60-61).
İnsanın üretkenliğini de, yıkıcılığını da kışkırtan temel dayanak, bolücü özelliğiyle öne çıkan sekulerliktir. Seküler bakış açısıyla din ile dünya ve ruh ile beden birbirinden ayrılmıştır. (Harmankaya, 2020, s. 22). Aynca bu bolünmüşlük hissi, toplumda olup biten gündelik hayata da etki etmiştir. Birey artık, statik dünya görüşünden, dinamık ve dönüşen yaşam kalıplarına geçiş yapmıştır (Cox, 1990, « 17). Önceleri kişinin hayatını tüm boyutlarıyla etkileyen bir özelliğe sahip olan din, farklı boyutlarda varlığını devam ettirmek zorunda kalmıştır. Çünkü içinde bulunduğumuz dünya, değişen ve dönüşen dinamiklere göre varlığını sürdürmektedir. Değişime uğrayan hayatlarımız, dinleri de bu değişime ayak uymaya zorlamıştır. Dolayısıyla bilim ve akıl temelli seküler din anlayışının hâkim kılınmasıyla, dinler de bu dönüşümlerden payına düşeni almıştır (Koç, 2021, s. 1). Ayrıca, toplumsal yaşamda sekülerleşme, dinin diğer yapılar arasındaki farklılaşma sürecine atıfta bulunmaktadır. Önceden dinsel argümanlarla pratiğe dökülen fonksiyonlar, aruk seküler yaşam biçimleri tarafından devralınmıştır. Böylece din, seküler yaşamda anlam ve meşruiyet zeminini kaybetmıştır (Rus, 2006, s. 180).
Rönesans ve Reform hareketleri, toplumsal yaşamda bireyciliği ön plana çıkarmıştır. Kilise otoritesi ve feodal yapı» nın baskısından kaynaklı olarak statik bir düşünce yapısıyla boğuşan Avrupa toplumu, bu baskı ortamından kurtulma gayesiyle daha özgür bir yaşam beklentisi içerisine girmiştir (Gündoğar, 2017, s. 32). Deizm, toplumsal düzeydeki ilişkilerimizi, dini, ekonomik ve sosyal olmak üzere tüm inanç ve düşünce dünyamızı yenileme çabasında olan bir felsefedir. Başta Fransız, İngiliz ve Alman Aydınlanma girişimleri ile başlayan deizm akımı, daha sonra bu girişimlerin ürettiği bilimsel ve felsefi bakış açısıyla neredeyse her alanda yeni bir yönelimi temsil etmekteydi. Dolayısıyla deizm, Aydınlanma hareketinin bir tezahürüdür diyebiliriz.
Modernizm, genelde Batı Avrupa'da bir sınıf çatışması üzerinden tartışılagelmiştir. Batı Avrupa'daki bu sınıf çatışmasının baş aktörleri işçi ve proletarya gibi ale-üst sınıf kavramının yeri Türkiye'de tam olarak belirlenememiştir. Bunun için daha sonra üst sınıf olarak asker, alt sınıf olarak köylü düşlenmiştir. Toplumun en temel yapısını oluşturan köylü kesime tepeden bakmanın asıl ayrışurıcı ögeleri din, gelenek ve yerli kültür ile bağ olarak görülmüştür. Bu algı onlar için kolay olandı ve geleneksel olandan uzaklaşıp, batılılaştığını zannedenler kendini ilerici olarak lanse etmişlerdir. Geleneğin ana kalesi din olduğundan sınıf atlamak isteyen için dinden uzaklaşmak yeterliydi. Öteden beri üst sınıfın meşru dini deizm iken, aslında bunun şimdilerde tabanda karşılık bulmasını sorgulamaktayız. Bunun nasıl gerçekleştiğini sorgulamamız gerekirken, sadece sonuçlar üzerinden çıkarım yapmaya çalışıyoruz. Toplumsal pratikler, eğitim sistemi, muhafazakâr kesimin ve muhafazakârlığın paraya yönelmesi, sağ-sol kavramlarının içinin boşaltılması, alt sınıf gençliğinin sorgulamadan kabule yönelmesi, toplumsal etkileşim, medya, televizyon, sanat etkinlikleri ve diziler gibi pek çok ideolojik baskıya maruz kalma gibi etmenler, aslında gençliği deizm furyasına çekmekte öncü parametreler olarak gösterilebilir.(Çınar, 2018, ss.16-17)
Reklam
Deizmin Türkiye serüvenini Cumhuriyet'in kuruluşu ve modernleşme adımlarının atıldığı dönemi ve toplum için , amaçlanan projelerin uygulama yöntemlerini irdelemeden değerlendiremeyiz. Modernleşmeci elitler, dil, hukuk, eğitim ve toplumsal hayatı, dinin doğrudan ya da dolaylı olarak etki alanı dışına çıkarmak istemişlerdir. Bu projenin ilk adımı ulusakcılığa ve laikliğe uygun bir program oluşturmaktı. Ancak, hangi dünyanın dilini ve kavramlarını kullanıyorsanız, o dünyanın ahengine uyum sağlamaya başlarsınız. Dil, dinin, kültürün, düşünme biçiminin en belirleyici parametresidir. Ezanı Türkçeleştirme girişimleri, ana dilde ibadet denemeleri bu düşüncenin ürünleriydi. Batı medeniyetine adapte olma adına alan bu adımlar hızlı ve keskindi (Yavuzyılmaz, 2018, ss. 68-71). Bu hızlı geçiş dönemlerinin tetikleyici unsuru ise, laikleşme adımları olarak nitelendirilmektedir.
176 syf.
8/10 puan verdi
·
35 saatte okudu
Aşk ile Hicran --- Bekir Şahin
Haziran 2012'de Lamure Yayınevi tarafından basılmış Bekir Şahin'in yazdığı bir şiir kitabı 'Aşk ile Hicran'.. Kitap 175 sayfa. Kimi şiirleri kısa ve öz kimileri de dörtlükler hâlinde uzun bir şekilde kaleme alınmış. Okurken sıkılmadım. Yüreğime ferahlık veren iç huzurumu olumlu yönde yansıtan, yer yer hüzne ve karamsarlığa
Aşk ile Hicran
Aşk ile HicranBekir Şahin · Lamure Yayınları · 20126 okunma
•SON•
Bin defa söz verdiğim hâlde Yine aldım kalemi elime, Sözün bittiği noktada Çaresizliği kardım mürekkebime..
Sayfa 174 - Lamure YayıneviKitabı okudu
Gidişin intihar, gidişin uçurum, gidişin cinnettir. Şair, hayrola bu hazırlık da nedir? Yanan yoksa şiirler mi? Gözyaşların kimedir? Şair! Bu sehpa ne? Boynundaki ip nedir?
Sayfa 161Kitabı okudu
Kuşlar uçup gitti, yapraklar yandı bitti... Denizler aysberg, sahil ise Tsunami, Ne iniltim durdu ne gözyaşım dindi Millet yaz yaşasın, bana bahar haram!
Sayfa 158Kitabı okudu
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.