uyandım bir hayvanın omurgasında
göğsümde yüzyılın ayak izi, o soğuk damga!
daha mavi bir yüzle öpülmek için
uyandım ki
suyun tadı vardı
karanlıkta kara bir desen
takla atan güvercinler ve çember
sesler duydum, sözden kovulmuş sesler
nasılsa henüz not vermiyor, dedim
güller
ben uyurken de bildim arayış nedir
sarı kadifeden bir elbise –hani yok!-
bildim nedir kargaşa
bir bulamamak…yüzünü…bıraktığın yerde
kitap defter arasında boğulmuş bir gecesin
bakır bir satır üstünde mavi önlüklü çocuk
bu hüzün hoşuna gidiyor desem değil
sundurmalarda iki büklüm
nene sabrıdır hüzün dediğin
sen ayrılıkların da boyunu aşırdın
şimdi şu saat kâbus
gibi bir an'a denktir
yaşamak kaç kadına taraf olur
üstüne kuma gelmiş orta yaşlı hüzünlerdir yalnızlık
dilindedir asıl o zehirli sarmaşık
yarattığın ölümlüdür İlman
güvenemezsin artık dalda yemişin
duvarda geçmişin
beraber sonsuzca biteceğine
serin bir meyve gibi düştü şimdi duvardan
tenhaya doğru uzayan haritalar
Acının sandıklarını boşaltmadan dolduranlar
uğurlamaya bile gidilemezmiş!
kıpkırmızı sesiyle devletin çağırdığı
bir çocuğun cesedi