Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bora İyiat

8.0/10
155 Kişi
641
Okunma
23
Beğeni
5,9bin
Görüntülenme

Bora İyiat Gönderileri

Bora İyiat kitaplarını, Bora İyiat sözleri ve alıntılarını, Bora İyiat yazarlarını, Bora İyiat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Terörizm "hesaplı" bir şiddettir. Amacı olabildiğince çok insan öldürmek değil, kitlelerin "eylemlerinden etkilenmesini'" sağlamaktır. Kitlelerin "dehşete'" kapılmasını, bir umutsuzluk içinde "teröristin isteklerine boyun eğilmesinden başka çare olmadığını" düşünmesini sağlamaktır. Teröristin de arzu ettiği sonuç budur. Otoritenin zayıflatılması, insanların geleceklerini görememesi, tedirginlik ve sisteme inançsızlıktır. Tüm bunlar önce zihinlerde bir canavar yaratır. İnsanlar korktukları şey karşısında daha kolay teslim olurlar. Terörün zihinlerde yaptığı tam da budur işte. Önce onlardan olmayan herkesin düşman ya da hedef olduğu gerçeğine inanırsınız, ardından sürekli canınıza kast etmiş bir hasmınızın olması davranış normlarınızı, hareket tarzınızı değiştirmeye başlar. Terörün belki de en önemli amacı işte böyle güvensizlik ya da belirsizlik ortamı yaratmasıdır. Güvensizlik, terörün seyircisi durumundaki insanlarda geleceğe yönelik kaygıları artırırken belirsizlik ise buna ek olarak bir kontrolsüzlük duygusu verir. Ortaya çıkan bu kontrolsüzlük duygusu, toplumlar arasında ayrışmayı derinleştirirken zihinlerde de güvenlik sağlama duygusunu arttırmaktadır.
Sayfa 176Kitabı okudu
Ağrı ayaklanmalarında en büyük desteğin İran'dan geldiği ortadaydı. Çünkü İran'ın yönetimini elinde bulunduran Şah Rıza Pehlevi kendisinden önce İran yönetimini elinde bulunduran Türk Kaçar hanedanına son vermiş ve İran yönetimini böylelikle ele geçirmişti. Bu durum İran'daki Türk unsurları doğal olarak harekete geçirmişti. Şah, hem Türkiye'nin bu mesele ile ilgilenmesini hem de buradaki Türklerin Türkiye ile irtibata geçmesini engellemek amacıyla kendi içindeki Kürt silahını hem Türkiye'ye hem de kendi dahilindeki Türklere karşı kullanmayı uygun görmüştü. Ayaklanmanın planlayıcıları ve destekçilerinin bir diğeri ise hiç kuşkusuz Ermeniler idi. Ermenilerin asıl amacı Büyük Ermenistan'ı kurmaktı. Bu amaçla Türkiye topraklarına göz diken Ermeniler, bölücü Kürtlerle iş birliği yapmayı tercih etmişlerdi. Çünkü o tarihlerde de Ermenilerin kendi başlarına Türkiye topraklarında ayaklanma çıkartacak bir nüfusları yoktu. Aynı zamanda bu ayaklanmada ne kadar Kürt yok olursa kendileri için o kadar faydalıydı. Çünkü ileride kurulacak Büyük Ermenistan topraklarındaki Kürt nüfusu azalmış olacaktı.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Psikolojik harbin en güçlü ve önemli silahı propagandadır. Latince kökenli bir kelime olan propaganda propagere "yeni fidanlar elde etmek üzere toprağa ekmek" ve propago "dini yayma" köklerinden türemiş ve dilimize yerleşmiştir. Günümüzdeki tanımına göre ise hedef toplumun; fikir, duygu, davranış ve tutumlarını etkilemek maksadıyla hazırlanmış bilgiler, fikirler doktrinler veya özel çağrılardır. Basit bir tarif olarak propaganda için insanların duygu, düşünce, tutum ve davranışlarını etkileme tekniğidir, denebilir. Propaganda iyi ya da kötü değildir, propagandanın doğru ya da yalan olması gerekmez. Propaganda bir yöntemdir sadece. İnsanların fikirlerini, duygularını, bakış açılarını ve davranışlarını istenilen yönde değiştirmek üzere yapılan çalışmaların tümüdür.
Sayfa 152Kitabı okudu
Lozan'daki görüşmelerde ve imzalanan antlaşmanın sonucu tüm umutlarını başta İngiltere olmak üzere Batılı dostlarına bağlayan ayrılıkçı ve iş birlikçi Kürtler için tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Daha önce büyük emperyalist güçler tarafından kendi kaderlerini belirleme hakkı verilen Kürtler, şimdi yalnız bırakılmış ve Kürtler uluslararası bir mesele olmaktan çıkartılarak, sınırları içinde kaldığı ilgili devletlerin bir iç meselesi haline getirilmişti. Özetle söz konusu antlaşma bir dönüm noktası olarak değerlendirilmeliydi çünkü Lozan'la birlikte Kürt meselesi, uluslararası niteliğini kesin olarak kaybedecekti. Uluslararası arenada ilgi dışı bir mesele olması ile birlikte Kürt ayrımcıları artık kendi bölgelerinde ve sınırları içinde oldukları devletler nezdinde ayrılıkçı etkinlik yürüteceklerdi. Bir diğer önemli nokta ise coğrafi anlamda bakıldığı zaman görülebiliyordu. Osmanlı ve İran coğrafyasında yaşayan Kürtler adı geçen iki ülkenin kati sınırlarını belirleyen 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla, doğu-batı olarak ikiye bölünmüştü. Lozan bu iki parçalı coğrafi yapıyı yeniden ortadan bölerek (kuzey ve güney) dört parçalı bir hale getiriyorlardı.
Sayfa 130Kitabı okudu
Demografik yapı olarak da söz konusu bölge hem çok önemli hem çok kültürlü hem de oldukça karmaşaya açık bir alan olarak ifade edilebilir. Zira bölge, Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlığın doğuş yeridir. Din açısından yaşanan bu zenginlik mezhepsel anlamda da Ona Doğu'da hissedilmektedir. İslam dini, Sünni ve Şii temelinde ayrılmakla kalmamış örneğin Şii'lik, İsmaliye, Nusayri vb. olarak çeşitlilik göstermiştir. Hristiyanlık ve Musevilikte de durum pek farklı değildir. Dini zenginliğin yanı sıra Ortadoğu, etnik anlamda da çoklu bir kimlik sergilemiştir. Farslar, Araplar ve Türkler bu anlamda baskın olan halklardır. Bugün sıkça adından söz edilen bir diğer etnik unsur Kürtler ise söz konusu coğrafyada diğer üç temel unsurun yanında azınlıktır.
Geçmişte "Şark meselesi'' olarak bilinen kavram zaman içinde Orta Doğu sözcüğü ile ifade edilmeye başlandı. Bu sözcük de Osmanlı'nın çöküşünün ardından ortaya çıkmıştır. Orta Doğu sözcüğü İngilizler tarafından ilk defa 9 Mayıs 1916 tarihinde Fransa ile aralarında imzalanan ve Osmanlı'nın parçalanmasını öngören Sykes-Picot gizli antlaşmasının akabinde 1920 tarihlerinde kullanılmıştır. İngiltere daha önce ise Near East (Yakın Doğu) sözcüğünü kullanıyordu. Bu terimi İngiltere, Osmanlı'nın hakim olduğu topraklar için kullanıyordu. Osmanlı'nın çöküşünden sonra sözcüğünden sarfı nazar ederek onun yerine Middle East (Orta Doğu) terimini kullanmaya başladı. İngiltere Middle East kavramını Irak, Türkiye ve Suriye'yi içine alan topraklar için kullanmaya başlamıştır.
Reklam
"Orta Doğu" kavramı, diğer bölgeler gibi kendi içinde tutarlı bir tanımlamaya sahip olmayıp tanımlaması daha ziyade sübjektif çerçevede yapılır. Bahsi geçen kavram, ilk kez 1902 yılında Amerikalıların ünlü deniz istihbaratçısı ve Amerikan deniz politikasının babası olarak bilinen Alfred Thayer Mahan'ın, National Review isimli dergide yayımlanan "The Persian Gulf and lnternational Relations" başlıklı makalesinde yer alır. Mahan bu makalesinde, Basra Körfezi'nin dünya ekonomisi ve deniz hakimiyeti üzerindeki büyük rolü ve önemini anlatırken, Orta Doğu (Middle East) kelimesini Arap yarımadası ve Hindistan arasındaki bölge için kullanır.
Tarih, bugün Anadolu ve Orta Doğu adı verilen Ön Asya toprakları üzerinde başladı. Tüm semavi dinlerin ortak miti insanoğlunun babası Hz. Adem'in iki oğlundan biri olan Kabil ilk kanı döken cinayeti bu coğrafya üzerinde Mezopotamya denilen orijinde işledi, üstelik kendi öz kardeşini öldürerek. Ardından insanlığın ilk kanı düştü toprağa hem de kardeş kanı olarak. Bir inanışa göre Tanrı lanetledi bu toprakları. Yılların ve asırların peşine takarak sürükledikleri nice büyük devlet ve imparatorluklar geldi, geçti bu topraklardan, hem tarih hem kader bu laneti gerçekleştirmek istermişçesine inatla hep kanla besledi o yerleri onlarca, yüzlerce, binlerce kez.
Türk aydınlarının kendi kendisini bilmemesinden ve başka milletlerde şu veya bu sebeple üstünlük olduğunu sanarak,kendini onlardan aşağı görmesinden doğmaktadır. Bu yanlış görüşe son vermek için Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır .
Sayfa 9 - Kripto YayınlarıKitabı okuyor
Atatürk
Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır…
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
240 syf.
8/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Basit bir dille yazılmış, okuyucuyu sıkmayan bir tarih kitabı. Özellikle tarihe yeni başlayanlar işin daha iyi. Çünkü aşırı tarih ayrıntısı isteyenleri tatmin etmez. Kitabın olumsuz tarafı fazlaca yazım ve noktalama yanlışının yapılmış olması. Yayınevi bu bakımdan çok kötüydü.
Bozkurt Atatürk - Türk'ün Bilge Başbuğu
Bozkurt Atatürk - Türk'ün Bilge BaşbuğuBora İyiat · Kripto · 2014230 okunma
Fatih Sultan Mehmet
“Hüner bir şehir bünyâd etmektir. Reâyâ kalbin âbâd etmektir.” Yani asıl iş, asıl hüner şehirleri inşa etmektir ve halkın gönlünü kazanmaktır.
Sayfa 111
Aslında ferdin böyle bir hürriyeti yoktur. İnsanlardaki ruh duygularla fikirlerden oluşur, ancak duygu hayatımız asıldır, fikirlerimiz ise ona aşılanmıştır. Bundan dolayı fikirlerin duygulara uyması gerekir.Fikirleri duygularına uymayan bir insan ruhça hastadır.
Sayfa 240Kitabı okudu
Konfiçyüs, “Bir ulusun bütün yönetimi bana bırakılsaydı ilkin dilini düzeltirdim. Çünkü dil düzgün olmayınca söylenen anlaşılmaz ve yapılması gereken yapılmadan kalır, böyle olunca töreler ve sanat geriler, adalet yoldan çıkar, halk çaresizlik içinde kalır. İşte bundan dolayı söylenmesi gereken başıboş bırakılamaz. Bu her şeyden önemlidir."
Sayfa 225Kitabı okudu
Türklerin tek vücut haline gelmesidir. O, dünya üzerindeki Türklere ayrı birer milletmiş gibi (Azeri, Başkurt, Kazak, Karakalpak, Kırgız, Özbek Tatar, Türkmen.. vs.) adlar verilmesinin, Türk milletini bölüp parçalama oyununun ilk perdesi olduğunu; oyunun ikinci perdesinde de Türk milletinin yok edilmesinin sahneleneceğini daha genç yașlardayken fark etmiş, bu oyuna karşı nasıl davranılacağı hususunda fikir yürütmeye başlamıştır.
Sayfa 224Kitabı okudu
545 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.